Gözlerimi açıp başımı alfamın başından kaldırdığımda Sarayın giriş kapısının kenarında duran bir şey dikkatimi çekti. Daha dikkatli bakınca dehşete kapıldım. Pençeleri ve kürkü olan bir şeydi.
Tutuşumun sıkılaşmasıyla anında bir şeylerin ters gittiğini anlayan Chan elini yanağıma koyup bana sorunun ne olduğunu sorduğunda yalnızca parmağımla işaret edebildim.
Siyah bir kurt.
Korkunç gözlerle, dimdik durmuş bir şekilde sessizce pür dikkat bizleri izliyordu.
Herkes bakışlarını gösterdiğim yere çevirdikten bir saniye sonra keskin nefes alma sesleri duyuldu. Tek bir kişi hariç. Bir elini belime sarıp beni iyice kendisine çeken alfa hariç.
"Herkes geri çekilsin!" Changbin kılıcını çekerken bağırdı.
"Aile yadigarı olan kılıcının parçalanmasını istemiyorsan onu kınına geri koy Binnie." dedi Chan görmeyi özlediğim gamzelerini ortaya çıkartan bir sırıtışla.
Chan, Changbin bu da ne demek oluyor dercesine dönüp baktığında ve benim tırnaklarım korkudan farkında bile olmadan onun omuzlarına geçtiğinde haififçe kıkırdadı.
Bir elini havaya kaldırıp kurtla göz göze geldiğinde parmaklarını usulca avuç içine doğru kıvırdı. Hareketiyle siyah kurdun arkasından başka korkunç gözlü, renk renk kürklü, sivri dişli ve pençeli kurtlar da saklandıkları yerden çıkmaya başladılar.
Yırtıcıların görünmesiyle soluğumu tutarken zaten yakın olduğum alfama iyice yaklaştım. İndirdiği kolunu sırtıma sardı. Kulağıma müzik gibi gelen bir tonla fısıldadı.
"Korkma Meleğim. Ben buradayım."
Dört basit ama o söylediğinde güçlü olan kelimeyle tuttuğum soluğumu vermemi, endişelerimin kaybolmasını sağlamıştı. Ben farkına bile varmadan.
"Chan?" Changbin'in tereddütlü sözlerini Lucas devam ettirdi.
"Hyung! Neler oluyor?"Chan kıkırdayıp ayağa kalktı ve bana uzattığı elini tuttuğumda beni de kaldırdı. Kolu yeniden belimi sarmıştı. Siyah kurtla olan göz temasını kesmeden yavaşça başını aşağı eğdi. Sinyali alan hayvan bize doğru hareket etmeye başladı. Arkasındakiler de liderlerini izliyordu.
Bir kurt sürüsü sarayın içine giriyor, bize hayal etmekten bile korktuğum kadar yakında duruyorlardı. Ancak Chan'ın kollarında olmamdan korkularım şaşırtıcı derecede azdı. Üstümüze doğru uysal hareketlerle gelen sürüyü boş verip aşık olduğum gözlere baktım. İçindeki parıltıları gördüm ve içimin ısındığını hissettim.
Bakışlarım dudaklarındaki gülümsemeye kaydığında onları ne kadar da çok tekrar öpmek istediğimi anladım.
Bir ömür gibi gelen bir zaman sonra feromonlarımız yeniden birbirine karışmıştı. Tenlerimiz yeniden birbirine değmiş, dudaklarımız buluşmuş ve parmaklarımız iç içe geçmişti.
Herkes hayretle sürüyü izliyordu. Lider kurt birkaç adım ötemizde durunca geri kalanlar da onun yaptığını yaptı. Siyah kürkü parlaktı ve yumuşacık görünüyordu. Yakına gelince normal olamayacak kadar iri olduğunu gördüm. Patileri üstündeyken bile boyu omuzlarıma geliyordu...
Devasa hayvan Chan'ın gözlerinin içine bakıyordu. Başını neredeyse patilerine kadar eğdiğinde sürünün geri kalanı da onu taklit etti. Sayamayacağım kadar fazla olan yırtıcılarla dolu bir sürü Chan'ın önünde eğiliyordu. Onun yanında olduğum için benim önümde de.
Kurtlar ulumadan önce liderleri olan kurdun ulumasını beklediler. Bir iki saniye sonra aynı zamanda hem hoş hem de ürkünç olan bir ses sarayın duvarları arasında yankılanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Tears | Hyunchan
FanfictionHyunjin, omega olduğunun öğrenilmesiyle hayatı mahvolan bir prensti. Bilmediği şey, karşı krallığın veliaht prensi Chris'in hayatına aniden girmesiyle her şeyin değişeceğiydi. Kehanet, savaş, ihanet ve kayıplarla dolu bir hikaye. Aşklar ve arkadaşlı...