Hyunjin'in aralanan gözlerini gören alfa, onu birkaç saniye daha izlemeye devam etti. Sabah Güneşi'nin ışıkları beyaz perdelerden geçip odayı aydınlatıyordu.
"Günaydın Meleğim."
Omega sesin geldiği tarafa dönünce gördüğü figürle dudakları kıvrıldı.
"Günaydın Chan."
Yaklaşık yarım saatlerini daha yatakta birbirlerinin kollarında geçirdiler. Kalkmalarını sağlayansa ikisinin de karınlarının guruldaması olmuştu.
Diğer herkes çoktan kahvaltılarını yaptıklarından Chan omegasına özel olarak bahçede, Hyunjin'in bir zamanlar çok sevdiği bahçede, yeni dikilen güllerin arasında kahvaltı hazırladı. Aylar önce zorla buradan götürüldüğünde her yer alev içindeydi. Şimdiyse yeni fidanlar ekilmişti. O zaman ayrılırken başka bir insandı, şimdi başka. Chan'ın da aynı şekilde hissettiğini biliyordu.
Konuşmuyorlardı. İkisi de bu anın kıymetini sonuna kadar bilemeye çalışıyordu. Karınlarını güzelce doyurduktan sonra bahçede yürüyüşe çıktılar. Diğerlerinin nerede olduğunu bilmiyorlardı. Bugün herkesin izin günüydü. Hepsi bunu yeterince hak etmişti.
Hyunjin birden durdunca alfası ona ayak uydurarak meraklı bir ifadeyle omegasına baktığında durgunlaşmış yüzüyle karşılaştı.
"Sorun ne Meleğim?"
Omega bir süre sessizliğini sürdürdükten sonra en nihayetinde konuştu.
"Sorunu biliyorsun."
Ofladı ve içinde birikmiş duyguların bir anda patlayıvermesine izin verdi.
"Evet, sonunda yanımdasın ve iyisin, ikimiz de hala hayattayız yine de... Yine de çözülmemiş tonlarca sorun var Chan! Hala devam eden bir savaş, masumların akıtılan kanları var! Birçok kez benim için hayatını tehlikeye atan arkadaşım her ne kadar kardeşi de olsa Alexis'in yanında! Üç kitap da onlarda Chan, anlıyor musun, üç kitap da! Tüm bunlar olurken seninle mutlu hissetmekten suçluluk duyuyorum!"
Alfa şaşkınlıkla omegasını izliyordu. Bir tarafının bu kelimeleri beklediğini kendine itiraf ederken Hyunjin devam etti.
"Ve senin bana asla söylemediğin hikayenin başka kısımları da var! Bizim... Başka hayatlarımız varmış! Elanor, Yüceler ve her şey! "
Chan nefes nefese kalan Hyunjin'i kolları arasına aldı. Onu sakinleştirmek için başka ne yapabilirdi bilmiyordu. Haklıydı.
Başından beri haklıydı. Ona defalarca kez anlatmak istemiş ancak yapamamıştı. En azından şimdi kaçmayı bırakmalı ve kendisini açıklamalıydı. Kollarını, sardığı bedenden yavaşça çekti ve omegasının güzel gözlerine baktı.
"Özür dilerim. Haklısın. Ben cesaret edemedim. Sana o gün kütüphanede olanları anlatmışken her şeyden bahsetmeliydim... Ama yapamadım..."
Hyunjin biraz olsun sakinleşince alfasının elini tuttu. Rahatlığı ve güveni kollarında, onunla bulduğu insanın da kendisiyle zorlanmadan, rahatça konuşabilmesini istiyordu.
"En başından anlat Chan. Neden benden gerçeği gizledin?" dedi. Nazik sesi alfayı neredeyse hipnotize etmişti, böylelikle derin bir nefes aldıktan sonra anlatmaya başladı.
"En başından... Peki."
İçinde halen savaşan tereddüt ve kararlılıktan kimin kazanacağını umursamayarak elini tutan ellere, gözlerine bakan gözlere baktı ve derin bir nefes alıp söze başladı.
"Yaptığım onca hatadan sonra tabii ki bir cezam olacaktı. Ruhum senin ve çocuklarımızın yanında bedenimi terk ettikten sonra kendimi Selene'nin huzurunda buldum. Her tür cezaya razıydım. Tek istediğim senin, Orphile'min iyi olmasıydı. Bedensel dünyadan ayrılırken canının çok acımamış olması.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Tears | Hyunchan
FanfictionHyunjin, omega olduğunun öğrenilmesiyle hayatı mahvolan bir prensti. Bilmediği şey, karşı krallığın veliaht prensi Chris'in hayatına aniden girmesiyle her şeyin değişeceğiydi. Kehanet, savaş, ihanet ve kayıplarla dolu bir hikaye. Aşklar ve arkadaşlı...