Genç kadın hızla odanın kapısını açıp pencerenin önünde duran ve solgun tenine hafifçe gün ışığı vuran adama doğru agresifçe hareket etti.
"Tacı kafandan çıkartıp bana takınca her şeyin düzeldiğini mi sanıyorsun?! O zaten en başından beri benim hakkımdı ama ben hiç istemedim, ne önceden ne de şimdi!"
Alexis kız kardeşinin bağırmasına gözlerini yere indirerek cevap verdi. Kısa da olsa bir süre hiçbir şey demedi ve bu Rosalie'yi neredeyse çıldırtacaktı. Ardından sessiz bir tonda konuştu.
"Her şeyi düzeltmediğimin farkındayım. Ancak düzelteceğim. Senin için Rosa. İster inan ister inanma yine de yapacağım ve hiçbir şey beni durduramayacak."
Rosalie hafifçe aralanmış ağzını kapatıp kaşlarını da biraz çataren Alexis devam etti.
"Sana hak ettiğin hayatı... Elinden çaldığım hayatı geri vereceğim. İstersen beni asla affettme, bunun için yeterli sebeplerin var. Yine de artık yapacağım her bir şey sana kendimi affettirmek uğruna olacak."
Rosalie hala kardeşinin bu değişimi karşısında oldukça şaşırıyordu. Onu terk ettiğinde farklı biriydi, şimdi farklı. Parmaklıkların söküldüğü ilk saniyeden beri ona kraliçe gibi davranmış, şimdiyse gerçek bir kraliçe yapmıştı. Tören henüz bitmiş, büyük salon, onlara Rooijakkers varisleri hakkında detaylı düşünülmüş bir yalan söylenen aristokratlarla doluydu.
Halk kutlama yapmıyordu. Gerçek varis tahta geçmiş olsa da savaş acımasız yıkımıyla devam ederken kimse tuttukları yasları bir kenara bırakıp tahtın doğuştan sahibinin tacı takmasını alkışlamazdı. Savaşı bitirmeden olmaz. Şehirlerde geriye yalnızca yaşlılar ve çocuklar kalmıştı.
Rosalie'nin başındaki tacın ağırlığına rağmen Alexis tabii ki de birçok yetkiden onu mahrum bırakmıştı. Askerler hala erkek kardeşine hizmet ediyordu ne de olsa eğer öyle olmasaydı taç Rosalie'nin saçlarına değdiği anda bu savaş biterdi...
Henüz değil demişti Alexis. İşim bitince istediğin her şeyi verebileceğim sana, dünyadaki tüm savaşları bitireceğim. Ancak henüz değil Rosa, diye de devam etmişti taç giyme töreninden önce.
Tacına rağmen hala bir tutsaktı
Rosalie.
O kafesteki Kraliçe'ydi.Kardeşinin yalan söylemediğini ya da rol yapmadığını biliyordu. Alexis'i herkesten daha iyi tanıyor, en iyi yalanlarını ezbere biliyordu ve onunla geçirdiği bu günlerde kendisine bir kez olsun yalan söylememişti.
Kardeşi tamamen değişmişti. Yalnızca davranışsal olarak da değil. Onu son gördüğü, onu terk ettiği geceden beri zaten solgun teni iyice solmuş, gözlerinin altı çökmüştü, zayıflamış ve hasta görünüyordu. Rosalie istesemese de onun için endişeleniyor yine de kardeşine karşı katı tavırlarını değiştirmemeye çaba harcıyordu.
Rosalie onu çocukluklarından beri böyle görmediğine yemin edebilirdi. Babalarına benzemiyordu artık...
Düşünceleri çok olsa da yalnızca saniyeler geçmişti aralarında ve Alexis devam etti."Hiç affetmeyecek olsan bile." dedi Alexis üzgün ve yorgun bir sesle.
Her şey bu kadar kolay olamazdı. Çok can almış, çok acı vermişti. Bu kadar kolay bağışlanamazdı. Rosalie bir yandan onu affetmek istediği için kendisine kızıyor öbür yandan şu anki çabası ve değişimi için umutlanıyordu. Kafası fazlasıyla karışmıştı.
Yavaşça kardeşinin yanına yaklaştı. Gözlerinin içine bakarak "Savaşı bitir." diye fısıldadı. Alexis yeniden bakışlarını yere indirdi, arkasını dönüp pencereden batan Güneşi seyretti. Kız kardeşine yeniden bakmadan hüzünlü ama kararlı bir sesle yanıtını verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Tears | Hyunchan
FanfictionHyunjin, omega olduğunun öğrenilmesiyle hayatı mahvolan bir prensti. Bilmediği şey, karşı krallığın veliaht prensi Chris'in hayatına aniden girmesiyle her şeyin değişeceğiydi. Kehanet, savaş, ihanet ve kayıplarla dolu bir hikaye. Aşklar ve arkadaşlı...