Babamı çağıran kadının iş arkadaşlarından biri olabileceğini düşünmüştüm. Fakat sesindeki yayvanlık pek iş arkadaşlığını andırmıyordu. Altında bir şey aramadan tüm sessizliğimizle kahvaltı yapmaya devam ettik. Babam zaten çıkıp gitmişti heyecanla. Neden paniklediğini de anlamamıştım doğrusu. Her neyse, geldiğinde sorardım nasılsa.
****
Kahvaltımız bittikten sonra dalgın bir şekilde ortalığı toparlamış, bol bol sakarlık yapmış, ve en sonunda işlerimi bitirip oturmuştum. Ben dinlenirken ve annemin bir anda nasıl... Bir anda nasıl öldüğünü düşünürken Ali ve Ayşe yanıma gelip şirince gülümsediler.
-Abla evde abur cubur var mı?
-Hiç kalmadı ablacığım, ama hemen gidip alırım size. Uslu durun tamam mı? Beş dakikaya geliyorum.
Hızlıca hazırlanıp çıktım. Bakkal zaten evimize yakındı. Kısa sürede vardım, ve kardeşlerim için birkaç tane abur cubur aldım. Babam apar topar çıktığı için para bırakamamıştı. O yüzden bakkalı işleten Erdal Abi'ye deftere yazmasını, babam gelince ödeyeceğimi söyledim.
-Sorun değil kızım. Ben senin amcanım, ödeme bu seferlik.
Israrlarıma rağmen diretince, teşekkür edip çıktım. Herkes acıyarak bakıyordu bana. Herkes acıyordu annem olmadığı için.
Başımı yere eğip hızla yürümeye devam ettim. Ben hızlıca yürürken karşıdan gelen, 20-25 yaşlarındaki bir gence çarptı gözlerim. Bana daha önce hiç görmediğim bir şekilde bakıyordu. Göz bebekleri büyümüş, kapkara olmuştu. Neden böyle olduğunu anlamamıştım. Ta ki, tam yan yana geldiğimiz anda benden tarafta olan elini henüz yeni oluşmaya başlamış olan göğsüme dokundurana kadar. O anda öyle utanmış, öyle berbat hissetmiştim ki, elimdeki poşet bir anda yere düşmüştü ve kaskatı kesilmiştim. O hiçbir şey olmamış gibi hızla yoluna devam ederken arkasından bağırdım. Adeta çığlık atıyordum.
-Ne yapıyorsun sen! Gerizekalı! Kimse görmedi mi yaptığı şeyi biriniz tutun şu adamı ya!
Etrafıma baktığımda gözlerimden yaşlar süzülmüştü. Benimle gözgöze gelen herkes arkasını dönüp işlerine devam etmişti. Bana ayıplayan gözlerle bakıyordu kimileri. Kimileri de öyle normal karşılamışlardı ki. O an bağırdığım için kendimden utandım. Belki de sessiz olup yoluma devam etmeliydim...
Yerden poşeti aldım ve dökülen çikolataları içine doldurup başım eğik bir şekilde yoluma devam ettim. Eve varmak üzereyken arkamdan gelen ses kalbimin hızlanmasına yol açmıştı. O söyleyene kadar adım böyle güzel gelmiyordu. Yalnızca küçük bir hoşlantı nasıl dizlerimin bağını çözebiliyordu ki? Ben daha küçüktüm...
-Ebrar!
Yüzümü ona döndüğümde koşarak yanıma geldi, ve yaşlı gözleriyle yaşlı gözlerime baktı. Bir şeyler söylemek için ağzını zorla açtığı an sol gözünden iri bir damla kalbime doğru süzüldü. Elimi uzatıp gözyaşını sildiğim anda bana sımsıkı sarıldı. İkimiz de ağlıyorduk. Çevremizdeki insanların ne düşündüğünü bir gram umursamadan sarılıp hıçkıra hıçkıra ağladık. Emre annesi gibi görürdü annemi. Öyle çok severdi ki onu...
-Başın sağolsun.
Fısıldayarak söylediği bu sözcükler ikimizin de canını yakmıştı belli ki. Acı çeker gibi söylemişti. Alnım göğsüne yaslı olduğu için tişörtü sırılsıklam olmuştu gözyaşlarımdan. Mahalleden tanıyorduk birbirimizi. Aynı okuldaydık, ama benden iki yaş büyüktü. Sanırım, onu seviyordum..
****
Akşam babam eve geldiğinde bir kadın vardı -elinde valiziyle- yanında. Babamın sevgilisiymiş, kabullenemedim. Babamın sevgilisiymiş, tek kelime edemedim.
****
Herkes -ayla denen kadın da dahil- yemeğini yedikten sonra çaylarını verdim ve mutfağı yine tek başıma toparlamaya başladım. Kadına tuvaletin yerini gösterdiğimde suratıma yapmacık bir gülümsemeyle bakıp teşekkür etmişti. Neden ona sabretmek zorundaydım? Neden diğer yaşıtlarım gibi şımarıklık yapıp da ben bu kadını istemiyorum diye ağlayamıyordum? Neden küçücükken büyümek zorunda kalmıştım? Neden ben?****
Biz içeride çayımızı içerken kadın bardağını kenara bırakıp lavaboya gitti. Uzun bir süre sonra döndüğünde etrafa annemin kokusu yayıldı. Televizyon izleyen kardeşlerim aynı anda ayağa fırlayıp "Anne!" Diye bağırdılar. Benim yüreğim parçalanırken kadın çarpık bir şekilde gülümsüyordu. Hiç mi canı yanmıyordu?
Ayağa fırladım, ve bağırmaya başladım.
-Nasıl annemin eşyalarını kurcalarsın sen? Nasıl annemin parfümünü kullanırsın! Sen nasıl bir insansın? Sen insan mısın!
-Annen artık yok. Artık anneniz benim. Değil mi Kemal'ciğim?
-Ebrar kardeşlerini de alıp odanıza gidin. Bir daha anneninize saygısızlık yaptığınızı görmeyeceğim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEDEN BEN?
Fiksi RemajaBir yardım elinin bana uzanmasını, bir sihirli değneğin bana dokunmasını, bir iyilik perisinin yanıma gelmesini, her ne olursa olsun bir şeyin beni bu karanlıktan çekip çıkarmasını istiyorum. Ama ne yazık ki bir filmde değiliz. Kızın en ihtiyaç duyd...