26.BÖLÜM

173 27 22
                                    

Kimi zaman sevdiklerimizi öyle özleriz ki, yüreğimiz yerinden sökülür gibi olur. Ruhumuz parçalanır sanki. Ve sanki, oksijensiz bir ortamda nefes almaya çalışır gibi. Bazen birisini o kadar çok severiz ki, yanımızda olduğu halde özleriz onu. Bazen de öyle çok severiz ki, mesafelere inat. Sarılamayız, kokusunu, sesini duyamayız, yüzünü göremeyiz. Ama işte bu öyle bir sevgidir ki, ne kadar özlersek özleyelim, haftalar, günler, aylar, hatta yıllar bile geçse de eskimez sevgimiz. Yıpranmaz. Kavuşana dek bekleriz, bekledikçe özleriz, özledikçe severiz.

Mesela ben. Yıllarca annemi bekledim. Mantığım, duğgularıma acımasızca 'annen öldü!' diye bağırsa da, duygularım bunu kabul etmemekte ısrarcıydı. Belki de hissediyordum annemin atan kalbini. Bu yüzden inanmak istemiyordum belki de.

Ne zaman pes edeceğimi düşünsem Allah tarafından hep bir yardım geldi. Aslında biz her ne kadar fark etmesek bile hepimize dayanmamız için bir yardım gönderilmiştir. Benim her sorunumda benimle olan, Allah tarafından gönderilmiş olan yardımcım ise Emre idi.

Onun varlığı bana her şeye dayanma gücü veriyordu. Benim için o kadar özel bir yeri vardı ki, ona gökyüzündeki yıldızlarla süslenmiş şiirler yazmak istiyordum. Kirpiklerini tek tek saymak, gözlerinin derinliklerinde kaybolmak istiyordum. Ama anneme söz vermiştim. Aşırı yakın olmak yoktu. Henüz yaşımızın küçük olduğunun farkındaydım, bu yüzden annemin verdiği her tavsiyeye uyacaktım. Çünkü o benim iyiliğimi istiyordu.

Dün Emre ile beraber sahilde oturup konuşmak bana çok iyi gelmişti. Birbirimize gerçekten değer veriyorduk, ve bu beni mutlu ediyordu.

Şuan ise okula gitmek için üzerimi giyinmiş, saçlarımı yapıyordum. Saçlarımı iki yandan ayırıp salaş bir şekilde bağladım, ve bunu yapınca kendiliğinden iki tutam önüme döküldü. Bu modeli yapmayı seviyordum. Saçlarım hazır olduğunda el kremimi de sürüp çantamı aldım ve odamdan çıkıp oturma odasının kapısına gittim.

-Hadi gidelim! Ben hazırım.

Emre bunu duyunca ayaklandı ve annemi iki yanağından öpüp anneme el sallayarak kapının önüne geldi. Ali ve Ayşe de anneme veda edince ben de yanına gidip ona sarıldım ve sordum:

-Sen neden bizimle gelmiyorsun anne? Seni biz bıraksaydık kafeye?

-Çamaşırları yıkayıp öyle gideceğim. Ve merak etme, taksiyle gideceğim.

-Anne çamaşırları akşam yıkasan olmaz mı? Tek başına gelmen çok sakıncalı. Lütfen?

-Ebrar haklı Seher Abla. İtiraz kabul etmiyoruz. Haydi hazırlan hemen.

Yoğun ısrarlarımıza dayanamayan annem hızlıca giyindi ve onu kafeye bırakıp okula doğru yürümeye başladık. Ali ve Ayşe bir metre kadar önümüzde konuşa konuşa ilerkerken, Emre ve ben arkada hiç konuşmadan el ele tutuşmuş bir şekilde yürüyorduk. Tam okulun kapısına varmışken, birisi sağ omzuma öyle sert çarptı ki, Emre belimden kavramış olmasaydı yere düşmüş olacaktım. Ve omzum zonkluyordu resmen! Emre bana çarpan kişiye arkadan bağırdı:

-Dikkat etsene lan!

O anda bana çarpan kişi hızla bize döndü ve bakışları omzunu tutan bana dönünce koşarak yanıma gelip elini acıyan omzuma koydu narince. Bu kişi Metehan'dı.

-Ebrar! Çok özür dilerim, dikkatsizliğimden dolayı oldu. Dalgınım biraz. Kusuruma bakma lütfen.

-Tamam Metehan, sorun değil. İyiyim ben.

Emre o anda Metehan'ın omzumdaki elini itekleyip beni elimden tutup sınıfıma götürdü. Metehan'da bizim peşimizden geldiği için sınıfımın yerini öğrenmişti.

****

Normal geçen bir ders saatinin ardından kafamı sıraya gömmüş, öylece bekliyordum. Ta ki birisi omzumu dürtene kadar.

-Omzun nasıl oldu?

Bu bir erkek sesiydi. Bu Metehan'ın sesiydi. Ben tam gülümseyerek ona cevap vereceğim sırada gözüm kapının önünde duran Emre'ye kaymıştı. Ekrem'in beni götürmeye çalıştığı günkü hali gibi bakıyor, ve hızla yanımıza geliyordu.

Ne olmuştu bir anda?

****

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
Bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
Yani yürekte.

Meselâ bir barikatta dövüşerek
Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
Meselâ denerken damarlarında bir serumu
Ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı,
Doludizgin.
Ama o bunun farkında değildir
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak
Yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

-Nazım Hikmet Ran

NEDEN BEN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin