31.BÖLÜM

119 23 11
                                    

16.10.2016
Bu tarih, benim ölümüm. Yok oluşum, pes edişim, umudumu kesişim, kaybedişim.

Bu tarih canımın benden gittiği, beni terkettiği tarih. Bu tarih, en güzel resmimin, en sevdiğim şarkının, en değer verdiğim kitabımın yok oluşu. Bu tarih önem verdiğim şeylerin çöpe gitmesi, yok olması demek. Bu tarih, sevdiğimin gittiği tarih...

****

Sabah baş ağrısı ve göz yanması ile gözlerimi araladığımda annemin kolları arasında olduğumu fark etmiştim. Yavaşça ayağa kalktığımda gözlerim karardı, ve düşmemek için yatak başlığına tutunarak bir süre bekledim. Bir anda aklıma akın eden şeyle kötü hissetmeye başladım. Ve Emre'nin odasına doğru hızla, ama korku dolu adımlarla ilerlemeye başladım. Adımlarımı attıkça pişman oluyordum. İlerlemek istemiyor, ama ilerliyordum. Sanırım çok kötü bir kabus görmüştüm. Yavaş yavaş kabusumun her anını hatırlıyor, ve kalbimin daha çok acımasını sağlıyordum. Hatırlamak istemiyordum. Sadece bir kabus olsa da Emre'nin yokluğunu yaşamak istemiyordum. Korkuyordum...

Daha da hızlanmaya, hatta koşmaya başladım ve Emre'nin odasının kapısının önüne geldim. Kolumdaki saatime baktığımda saat 06.42 yi gösteriyordu. Belki de daha uyanmamıştı. Acaba uyandırmasa mıydım? Ama gerçekten kötü hissediyordum, ve kabusumu anlatıp ona sarılmadan rahatlayabileceğimi sanmıyordum. Derin bir nefes alıp odanın kapısını iki kez tıklattım, ve ses gelmeyince içeriye girdim yavaşça.
Odaya göz gezdirdiğimde kalbim hızla atmaya başlamıştı bile. Sanki kalbim, beynim, ciğerim, bütün organlarım bana çıkmamı söylüyordu. 'Odadan çık!' onları dinlemeli miydim? Neden Emre yoktu? Neden bu saatte odasında değildi? Belki de lavaboya gitmişti. Odadan koşar adımlarla çıktım, ve kapının önünde birine çarptım. O anki panikle fark etmemiş olmalıydım. Başımı heyecanla kaldırdığımda annemle karşılaştım. Gözleri dolmuş, taşmayı bekliyorlardı. Neden ağlıyordu?

-Anne ne oldu? Neden ağlıyorsun?

Bir yandan annemin cevabını bekliyor, bir yandan da banyonun kapısını açıyordum. İçeriye baktığımda orada da yoktu. Öyleyse kafeye erken gitmiş olabilir miydi?

-Anne? Emre kafeye erken mi gitti? Nerede?

-Gece.. Geceyi hatırlamıyor musun kızım?

-Nerede Emre? Gördüğüm rüyayı anlatacağım ben ona. Nerede?

Gözlerim dolmuştu. Zihnim bana bir şeyler söylüyordu, ama inanmayacaktım. İnanmak istemiyordum. Zaten doğru değillerdi ki, neden inansaydım? Annem ağır adımlarla yanıma yaklaşıp ellerimi tuttu, ve gözlerimin içine bakarak sordu:

-Ne gördün rüyanda bebeğim?

Zordu. Bunu söylemek çok zordu. Rüyamda gördüğüm zaman, sanki yaşıyormuş gibi hissetmiştim. Öyle kötüydü ki, söylemek çok zordu.

-Emre öl, ölm, Emre... Emre öl,

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, ve gözlerim kapalıyken söyledim.

-Emre ölmüştü. İntihar etmişti anne. Öyle zordu ki, ona sarılmadan rahatlayamam. Nerede şimdi?

Gözlerimi araladığımda annem eliyle sıkıca ağzını kapatmış, tavana bakarak akan gözyaşlarını engellemeye çalışıyordu, ama nafile. Bir anda sesimi yükselttim, ve akan gözyaşlarıma hıçkırıklarımın eşlik etmesine izin verdim.

-Anne Emre nerede dedim!

Annem bana sıkıca sarılıp boğuk sesiyle kalbime bir bıçak sapladı.

-Rüya değildi. O gördüklerin rüya değil, gerçekti kızım.

-N-ne? NE!

Başka bir şey diyememiştim. Tek bir kelime daha edememiştim. Sadece ağlamış, ağlarken ses dahi çıkaramamıştım. Gözyaşlarım sicim sicim akarken bana sadece dizlerimin üstüne çöküp annemin bacaklarına sarılıp yalvarmak kalmıştı. Ben ne yapacaktım?

NEDEN BEN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin