Bazen hayat sevgimizi sınar. Ne kadar çok seviyorum dediğimize bakarak değil de, sevdiğimiz kişinin manevi olarak ne kadar yanında olduğumuza bakarak anlar ne çok sevdiğimizi. belki de sevgi budur. Yanında olmak, destek olmaktır sevgi belki de. Ve eğer sevgi buysa, Emre'yi sonuna kadar seveceğim...
-İyi misin Ebrar?
-Evet, evet iyiyim. Emre'nin hastalığı konusunda emin misiniz? Yani... Bu çok ciddi bir hastalık. Öyle değil mi?
-Evet. Malesef öyle. Ama onu iyileştirmek için elimizden geleni yapacağız. Sen hiç merak etme. Ailesi olsaydı işimiz daha kolay olurdu, ama ne yapalım..
-Emre'nin ailesi benim.
-Anlıyorum. Bu süreçte ailesi olarak sana çok iş düşüyor, Emre'nin üzgün olmaması, depresyona girmemesi, ve sürekli mutlu olması gerekiyor. Yani anlayacağın, Emre'nin yanında olmalısın. Şimdi söyle bakalım, kişiliği ne gibi farklılıklar gösteriyor? Yani nasıl değişiyor Emre?
-Mesela... Bazen çok depresif, mutsuz birisine dönüşüyor. Bazen şair gibi, sürekli bana güzel sözler söyleyen, aşk dolu birisine dönüşüyor, bazen çocuk gibi, bir anda ağlamaya başlıyor. Bazen de, az önce gördüğünüz gibi. Canavar.. Bunu sadece birkaç kere yaşadık. Çok değil. Genelde normal Emre. Yani, olgun, ama çocuksu. Herkesi seven, herkese iyi davranan birisi. bu kadar...
-Şuan anlattığına göre Emre'nin kendisiyle beraber beş kişiliği var. Ve Emre'de fark edemediğimiz yeni kişilikler var olabilir. Bu yüzden dikkatli olmalıyız.
****
Doktor bana çoklu kişilik bozukluğu hastalığı ike ilgili bilgiler verirken hepsini aklıma not ediyordum. Çünkü bu bilgilerin hepsi Emre'nin iyileşmesi için işimize yarayacak ipuçları idi. Umutluyudm, biliyordum, emindim. Emre iyileşecekti. Daha sonra bir anda aklımda Emre ile olan bir anımız canlandı. Emre'nin uyuması gereken vakitte evden çıkıp sokakta gezinmesi, eve geldiğinde de ağlamış olması. Ve üstüne, Metehan sınıfıma gelip kolumun nasıl olduğunu sorarken, Emre'nin kırgın bakışları geldi gözümün önüne. Bunların hepsini doktora anlattım, ve yeni bir teşhis koymasını sağladım.
-Emre'nin bir diğer kişiliği çok kırılgan birisi. Ve kırılgan kişiler, yaşamaktan çok çabuk nefret edebilirler...
Bu duyduklarım beni gerçekten şaşırtmış, ve üzmüştü. Bunu hiç beklemiyordum, ama bir şeyden de emindim. Emre hayattan vazgeçmezdi. Emre benden vazgeçmezdi.
-Psikiyatri alanından gelecek cuma, saat 14.00'a randevu ayarlıyorum. Size uyar mı?
-Tamamdır. Çok teşekkür ederim.
****
Doktora gittiğimiz günün üstünden tam beş gün geçmişti. Ve bu beş gün, beni çok yıpratmıştı. O kadar çalkantılı bir süreçti ki, bütün umutlarımı yerle bir edebilecek güçteydi. Ama ben ayakta kaldım. Ben ve umutlarım, yıkılmadık. Yıkılmayacaktık.
Çarşamba günü okul çıkışında kardeşlerimi kafeye bıraktıktan sonra Emre ilebirlikte lunaparka gitmeye karar verdik, ve annemden izin aldıktan sonra beraber eğlenmeye gittik. Lunaparka vardığımızda Emre bana pamuk şeker aldı. Aslında pamuk şekeri sevmezdim ama o aldığı için hepsini bitirdim.
Emre ile el ele tutuşarak jeton alınan yere gittik ve sekiz tane jeton istedik. O an keşke hiç gelmeseydik de, Emre hiç üzülmeseydi diye düşünmüştüm. O an keşke o ânı yaşamasaydık diye düşünmüştüm.
Emre'nin parası yememişti jetonlara. Ve parası yetmediği için kulaklarına kadar kızarmıştı. Paranın üstünü ben verdim, Emre'nin ısrarlarına rağmen. Ama ben parayı verirken Emre bariz bir şekişde acı çekiyordu. Ne olduğunu anlayamamıştım.
-İyi misin?
-İyiyim. Biraz başım ağrıdı da...
-Eve gidelim istersen. İyi görünmüyorsun.
-Hayır hayır. Geçti bile.
Geçmemişti, belliydi. Ama sustum. Sessiz kalmayı seçtim. Çünkü korkmuştum. Mutluluğumuzun bozulmasını istememiştim.
Jeton yerinden ayrılıp birkaç adım kadar ilerlediğimizde jeton satan adamın sessiz, ama duyabileceğiniz bir şekilde söylendiğini işittim.
-Paran yoksa gelme kardeşim. Karnını doyuramıyorsun daha. Eğlenmek senin neyine?
Belli etmeden Emre'ye baktığımda onu gördüğümü anlamadan hızlıca akan gözyaşını sildi. Ve o an anladım, Emre'nin az önce neden bu kadar acı çektiğini. Kırılgan kişilik, şuan yanımda duruyordu.
****
Lunapark beklediğim gibi eğlenceli geçmemişti. Çünkü ben düşünceli, Emre kırgındı. Ne zaman bakmadığımı düşünse gözyaşlarını siliyordu. Endişeleniyordum, ama Emre'nin ne akdar güçlü olduğunu düşününce endişem yerini umuda bırakıyordu.
Umutluydum, başaracaktık.
****
Başaramadık. Yapamadık.
Gece tuvalete gitmek için kalktığımda banyonun kapısını açmamla ağzımdan acı dolu bir feryat kopması bir oldu. Banyonun tavanından kalın bir ip sarkıyordu. Banyonun tavanındam sarkan kalın ipin ucunda geleceğim asılıydı, umutlarım asılıydı, hayallerim asılıydı, banyodan sarkan kalın ipin ucunda, sevdiğim asılıydı.
-Emre!
****
Seni düşünmek güzel şey,
Seni düşünmek ümitli şey.
Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıları dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana.
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.-Nazım Hikmet Ran
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEDEN BEN?
Ficção AdolescenteBir yardım elinin bana uzanmasını, bir sihirli değneğin bana dokunmasını, bir iyilik perisinin yanıma gelmesini, her ne olursa olsun bir şeyin beni bu karanlıktan çekip çıkarmasını istiyorum. Ama ne yazık ki bir filmde değiliz. Kızın en ihtiyaç duyd...