Bölüm şarkısı: Mabel Matiz-Bir Hadise Var
****
-Emre... Emre...
Emre'nin adını sayıklayarak gözlerimi zorlukla araladığımda ensemdeki yoğun acıyı hissettim. Bayılmadan önceki anları hatırladığımda, sol gözümden bir damla yaş süzüldü. Önce başımı kaldırdım ve bu tanıdık evin, tanıdık odasını inceleyip başımı tekrar yastığa gömdüm içinde kaybolmak istercesine. Kim bilir Emre şimdi neredeydi? Nasıldı? En önemlisi, yaşıyor muydu! Bunları düşünürken boğazımdan bir hıçkırık kaçtı. En son bayılmadan önce gördüm onu. Ekrem arkasından yaklaşıp gizlice, içinde ne olduğunu bile bilmediğim bir iğneyle bayıltmıştı. Benim çığlıklarım yüzünden çevredeki esnaflar sonunda(!) gelebilmişti ama geldiklerine, Ayla onlara kendisinin benim annem olduğunu, ve benim evden kaçtığımı söylemişti. Bunu inkar edememiştim. Çünkü Ekrem tarafından kuytu bir köşeye sürüklenip enseme sert bir cisimle vurulmuştu. Beynim zonkluyordu. Emre neredeydi?
Başımın ağrısı yüzünden zorlukla doğrulup aynı zorlukla ayağa kalktım. Ama bir anda gözlerim karardığı için yatağa tekrardan düştüm. Başım çok ağrıyordu... Sonunda ayağa kalkabildiğimde yıllarımın geçtiği bu odada, kapıya doğru ilerledim. Kaçmak zorundaydım.
İlerliyordum. Kapıya hiç varamayacakmışçasına ilerliyordum. Adımlarımı, atmaya çekinerek, ama bir o kadar da cesurca atıyordum.
Evet, bu evde yıllarımı geçirdim. Bu ev, annemin aldatıldığı ev. Bu ev, annemin öldürülme planlarının kurulduğu ev. Bu ev, benim hayatımı karartan ev. Bu ev, bana 'Neden Ben?' dedirten ev. Bu ev babam demeye dilimin varmadığı adam ve Ayla'nın evi...
Dışarı çıktığım an beni nelerin karşılayacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ya Emre'nin yerini öğrenip kardeşlerimi alıp onu aramaya gidecektim, ya da burada kalıp büyük ihtimalle işkence görecektim, ve beni, bana kafayı takmış olan adama, yani Ekrem'e vereceklerdi. Düşünmek bile istemiyordum. Direk kapı koluna elimi uzattım ve hızlıca aşağıya indirdim. İşte o an beni hayrete düşüren bir şey oldu. Kapı kilitli değildi.
Yavaş, çekingen ve temkinli adımlarla merdivenlerden aşağıya indim. Salona geldiğimde babam, Ayla, Ali, ve Ayşe oturmuş televizyon izliyorlardı. Aslında babam pek televizyona odaklanmış gibi görünmüyordu. Benim adım seslerimi duydukları an dördü birden benden tarafa dönmüştü. Ali ve Ayşe aynı anda çığlık çığlığa bağırarak bana doğru koştular kollarını açarak.
-Ablaa!
-Gelin bakalım buraya keratalar! Özlediniz mi beni?
-Hem de çok!
-Ne kadar güzelleşmişsin abla...
-Sen ablam gibi güzel olamazsın. Boşa hayal kurma bence.
Ali'nin hınzırca sırıtarak söylediği sözler karşısında yere çöktüm ve Ayşe'nin yüzünü avuçlarımın arasına alıp okşadım.
-Sen şimdi bile benden daha güzelsin tatlım. Emin ol büyüyünce daha güzel olacaksın. Ali'ye bakma sen.
İkisinin birden kulaklarına eğilip sessizce fısıldadım:
-Hadi şimdi kimseye belli etmeden odanıza gidip eşyalarınızı toplayın. Benim okuma kitaplarımı da alın odamdan. Sizi götürüyorum. Olur mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEDEN BEN?
Teen FictionBir yardım elinin bana uzanmasını, bir sihirli değneğin bana dokunmasını, bir iyilik perisinin yanıma gelmesini, her ne olursa olsun bir şeyin beni bu karanlıktan çekip çıkarmasını istiyorum. Ama ne yazık ki bir filmde değiliz. Kızın en ihtiyaç duyd...