Kahvaltıyı hazırladığımda Ayla hariç herkes masaya oturmuştu. Ben kardeşlerimin tabaklarına yumurta koydum, ve yemeye başladık.
-Annenizi bekleyin çocuklar.
-O, kadın, bizim, annemiz, değil.
Her kelimenin üstüne basa basa konuşmuştum. Artık bunu anlamalılardı. Annemiz ölse de sonsuza dek bizim annemizdi o.
Babam bir şey söylemek için ağzını açtığı anda Ayla girdi mutfağa. Elinde kilitli bir defter vardı -muhtemelen günlüktü- ve onu sallayarak babamın karşısına geçti.
-Bu benim olabilir mi? Çok güzelmiş...
-Hemen ver onu bana!
-Aaa neden ki? Yoksa önemli bir şey mi?
Öyle çok merak etmiştim ki, kadının elimden alıp okumak istiyordum. Babamın neden gizlediğini anlayamıyordum. O günlük tutmazdı ki...
-Baba o kimin günlüğü?
-Ebrar hemen odana! Sen de onu bana ver!
Neden bağırmıştı? Ayaklarımı sürüyerek odama giderken tek bir şey düşünüyordum. O günlüğe ulaşmalıyım. Kimidi ki babamı bu kadar sinirlendirmişti? Bu işin içinde bir iş vardı, ama neydi...
****
Sabah uyandığımda babamın uyanıp uyanmadığına bakmak için odasına girmiştim, ama odada kimse yoktu.
Her yana bakmıştım, ortada günlük de yoktu. Nereye koymuş olabilirdi? Elimi çabuk tutmalıydım. O günlükte bir şeyler vardı. Bundan emindim..
Ben hızla şifonyerin çekmecelerine bakarken arkamdan adım sesleri geleye başladı.
-Ne oldu Ebrar'cığım? Bir şeye mi bakmıştın?
-Asıl siz bir şeye mi bakmıştınız? Burası anne ve babamın odası da.
-Ben de onu diyorum işte. Odamda ne arıyorsun?
Bir elini beline koymuş, ve tek kaşını kaldırmış cevap bekliyordu. Ayaklarımı vurarak odadan çıkıp kapıyı çarptım. Şu kadından nefret ediyordum. Odama geçip düşünmeye başladığım sırada Ayla denen kadın odadan çıkıp aşağıya indi. Birdenbire Ali'nin bağırışı duyuldu. Aşağıya doğru koşmaya başladım. İndiğimde Ali'nin kaşı kanıyordu.
-Ali! Ne oldu sana?
-Ali yere düştü! Koşma demiştim o kadar!
Ali korku dolu gözlerle kadına bakıyordu. Muhtemelen düştüğü için korkmuştu. Yoksa neden ağlasındı ki? Hemen yüzünü yıkayıp kaşına yarabandı yapıştırdım. Umarım doğru yapmışımdır. Bilmiyordum ki böyle şeyleri. Ne zaman canım yansa anneme koşardım ben...
****
Babam nerede kalmıştı acaba, saatlerdir yoktu. O günlük kimindi? Bu kadın nereden çıkmıştı, ve ne zamandan beri vardı? Babamla nereden tanışıyorlardı? Kafamda dolu soru olması yetmezmiş gibi bir de içime hüzün çökmüştü. İki gün sonra doğum günümdü. Annem her doğum günümde pasta alır, hediye alır, doğum günümü en güzel şekilde kutlardı. Annem benim... İnsanın annesi olmadan nasıl mutlu olurdu ki? Ben annesizliğe nasıl alışacaktım?
****
Babam gece geldiğinde bütün sorularımı cevapsız bırakıp odasına geçmişti. Ben bu kadar şeyi hak edecek ne yapmıştım ki? Ben bunları hak edecek kadar yaşamamıştım bile. Neden böyle olmuştu her şey?
****
Doğum günüm geldiğinde evde herkes normal davranıyordu. Ben yine her zamanki gibi evin işlerine koşturmuştum. Hizmet etmekten yorulmuş bir şekilde çalışa çalışa akşam vakti gelmişti. Saat yediye doğru gelirken babam eve gelmişti. Üzgün görünüyordu. Ben de üzgündüm. Annem olsa doğum günümü hatırlardı... Ben herkese çay doldurup servis yaptım, her zamanki gibi. Tam babamın karşısındaki koltuğa oturacağım sırada babam bana seslendi.
-Ebrar gel kızım, yanıma otur.
Yanına geçtim, beni yanaklarımdan öptü,
ve "doğum günün kutlu olsun güzel kızım" dedi isteksizce.-Ebrar'cığım, aslında biz seninle bir şey konuşmak istiyoruz.
-Evet?
Babam Ayla'ya dönünce o söze girdi.
-Biz artık senin de çalışmanı istiyoruz. Yük olmaktan başka bir işe yaramıyorsun. Paramız da kalmadı. Yarın çıkıp iş ara.
Resmen şoka uğramıştım. Babama baktığımda yüzüme bakamıyordu. Ayla'nın sözlerini destekliyor muydu gerçekten?
Ne yani? Doğum günü hediyem bu muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEDEN BEN?
Novela JuvenilBir yardım elinin bana uzanmasını, bir sihirli değneğin bana dokunmasını, bir iyilik perisinin yanıma gelmesini, her ne olursa olsun bir şeyin beni bu karanlıktan çekip çıkarmasını istiyorum. Ama ne yazık ki bir filmde değiliz. Kızın en ihtiyaç duyd...