24.BÖLÜM

177 23 6
                                    

Bizler kaybederiz. Sürekli, durmadan kaybederiz. Üzülür, ağlarız kaybettiklerimiz için. İsyan ederiz, kalp kırarız, ve daha çok üzülürüz. Kaybettiklerimiz bizi yorar ve yıkar. Biz yıkıldığımızı düşünür, ve asla kalkamayacağımıza kendimizi inandırırız. Bütün kaybettiklerimiz, dev kara bulutlara dönüşür ve gözlerimizin önündeki ışığı keser. Karanlıkta kalırız, daha çok yıkılırız. Peki o ışığımızı kesen, görmemizi ve ayağa kalkıp ilerlememizi, adım atmamızı engelleyen bulutların arkasında ne olduğunu hiç merak ettik mi? Belki de merak etmeliyiz. Çünkü bazen kaybettiklerimiz, aslında kazandıklarımızdır. Tecrübelerimizdir, yeni yıkımlara karşı bizi koruyacak olan kalkanımızdır. Paramızı, malımızı kaybederiz, daha çok çalışıp kaybettiklerimizden daha çoğunu kazanırız. En yakın dostumuza olan güvenimizi kaybederiz, o dostumuz sandığımız kişinin aslında düşmanımız olduğunu anlar, bir düşmandan kurtulmuş oluruz, üstüne bir de kuvvetli bir tecrübe edinmiş oluruz. Sevdiğimizden ayrı kalırız, yıkılırız, ağlarız, 'kalkamayacağım' deriz, ama ona kavuşana kadar sabretmeyi ve sevmeyi öğrenmiş oluruz. Bazen de, en dayanamayacağımızı sandığımız şey olur. Ailemizden birini, belki de ailemizi kaybederiz. Bu çok acıtır, ama yıkamaz. Çünkü biz aslında hayatta tek başımıza ayaklarımızın üzerinde durmayı, kötülüklerle başa çıkmayı öğrenmiş oluruz. Biz aslında ne kaybedersek kaybedelim, yeni başlangıçlara, yeni kazançlara adım atmış oluruz. Biz her kaybın sonucunda büyür, olgunlaşırız. Kaybettiğimizi sanarak, kazanırız.

Mesela ben... Her zaman kaybettim. Sürekli kaybettim. Ne zaman ki büyümeye başladım, kaybettiklerimin bana kazandırdıklarını öğrendim. Annemin ölmesi; ayaklarımın üzerinde durup, kardeşlerime annelik yapmamı sağladı. Üvey annem tarafından dayak yemem, ve azarlanmam; kendimi insanlara karşı savunabilmemi sağladı. Taciz edilmem; bir kız için iffetin ne kadar önemli olduğunu öğrenmemi sağladı. Sevdiğim kişiden yıllarca ayrı kalmam; onu gerçekten sevdiğimi ve sevginin ne kadar güçlü olduğunu anlamamı sağladı. Bana sabretmeyi öğretti. İnanmayı öğretti. Kavuşacağımıza inanmayı. Babamın bir katil olması. Annemin katili olması; bu hayatta herkese güvenmemem gerektiğini öğretti. Emre'nin kaçırılması; metanetli ve her şeye hazırlıklı olmayı öğretti bana. Ben büyüyorum, ve ölüm anıma kadar da büyüyeceğim. Şimdi ise hayat bana bir ödül vermişti sanki. Sabrettiğim için, metanetli olduğum için, önceden elimden aldığı annemi bana geri göndermişti. Annem artık yanımdaydı. Benimleydi. Bizimleydi.

Ama annemle beraber sorunlarımız da bizimleydi. Ekrem ve Ayla bizimleydi. Babam bizimleydi. Organ mafyaları bizimleydi. Ölüm tehlikesi bizimleydi. Öte yandan da, biz beraberdik, birbirimize bağlıydık, ve Allah bizimleydi. Gerisinin ne önemi vardı ki?

Ben odamda bulunan, sokağa bakan ahşap pencerenin önüne, dışarıyı izlemek için koyduğum sandalyede dizlerimi karnıma çekmiş dalgın bir şekilde oturarak bunları düşünürken bir sarsılmayla ayıldım.

-Kızım! İyi misin? Sabahtan beri sana sesleniyorum bakmıyorsun. Ödümü kopardın!

-Kusura bakma meleğim. Fena dalmışım vallahi. Sen ne diyecektin?

-Önce yemeğe gelmeni söyleyecektim ama üzerini değiştirmemiş olduğunu görünce şaşırdım. Çünkü hatırlarsan, yarım saat önce odana üzerini değiştirmek için gelmiştin. Ne düşünüyordun da bu kadar daldın bakalım bebeğim?

-Seni, bizi, hayatımızın geçmişinde yaşadığımız ve kalanında yaşayacağımız sorunları... Sanırım biraz korkuyorum. Beni hiç bırakmayacaksın değil mi anne?

-Bunu ben bilemem ki birtanem. Ömrüm varsa yaşarım, ama eğer kendi irademe kalırsa seni asla bırakmayacağım. Söz.

-Seni seviyorum meleğim..

NEDEN BEN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin