Üzgündüm, mutsuzdum,kırgındım, bunalmıştım, ama hayat beni tam olarak yıkamamıştı. Evet. Belki yıkılmak üzereydim, hayat beni zorluyordu, evet. Ama dayanacaktım ben. Dayanmalıydım, dik durmalı, kalbimi kendi kendime sarıp sarmalamalıydım. Anneme kırılmıştım, ama bunun bir sebebi olmalıydı. Beni öyle çok kırmasının bir sebebi olmalıydı. Hemen karar vermemeliydim, çünkü annemin beni bile isteye kırması mümkün değildi. Ama.. Ya mümkünse? Ya benden bıkmışsa, soğumuşsa? Anneler soğur muydu ki çocuklarından? Hem biz kavuşalı çok olmamıştı ki, neden soğusundu? Soğumazdı, soğumamalıydı...
****
Okuldan eve geldiğimde annem evde yoktu. Babam, kardeşlerim, ben ve babamın tanımadığım bir arkadaşı vardı. Bir haftada ne çabuk yüz bulmuştu da eve arkadaşını getirebiliyordu? Kardeşlerim yemek yedikten sonra odalarına geçtiler. Ben de ders çalışmalıydım. Tam odama geçeceğim sırada babam seslendi:
-Ebrar! Bize çay getirir misin kızım?
Arkamı dönüp yüzmde tek bir mimik olmadan mırıldandım:
-Tabi, baba.
Mutfağa geçip dolapların olduğu rafa yöneldim. Uzanmak için kolumu kaldırdığımda arkamda bir baskı hissettim. Birisi hem arkadan baskı yapıyor, hem de elini elimin üstüne koymuş bardak indiriyordu aşağıya.
Önce donup kalmış, bir şey diyememiştim. Ardından hızla başımı arkama çevirip onu ittirdim. Babamın arkadaşıydı, sırıtıyordu.
-Ne yapıyorsunuz siz! Defolun evimizden! Baba!!
O an babama o kadar ihtiyaç duymuştum ki, küçükken olduğu gibi sorun olunca babamı çağırmıştım. Ama ne babam eski babamdı, ne de ben bunu anlayamayacak kadar küçüktüm.
Babam mutfağa geldiğinde kardeşlerim de arkasından gelmişti. Babam onlara dönüp odanıza gidin der gibi elini salladı, ve onlar da anında gitti.
-Ne oldu kızım?
-B-bu adam
Sol elimi kaldırıp işaret parmağımla o adamı işaret ederken, ne kadar sıkarsam sıkayım dudaklarımın titremesine engel olamıyordum. Kalbim öyle çok hızlı atıyordu ki, bayılacak gibiydim. Ben.. Ben aynı olayı tekrar yaşayamazdım. Bu olamazdı! Babama söylemek istiyordum, ama kelimeler boğazımda düğümleniyor, dudaklarımdan çıkmıyordu. Gözlerim bulut, gözyaşlarım yağmurdu. Öyle çok akıyorlardı ki, söylemek isteyip de söyleyemediklerimi bağırıyorlardı sanki. Onlar bağırdıkça, benim boğazım yırtılıyordu suskunluğum yüzünden. Bir anda çıldırdım ve elime tezgahta duran bardağı aldım ve bağırarak adamın kafasına fırlattım.
-Bu adam beni taciz etti baba! B-bana. Bana dokundu baba!!
Babamın umrunda bile değildi sanki, adam ben atarken kenara kaydığı için bardak duvarda parçalanmıştı. İçeriden ağlama sesleri geliyordu, kardeşlerim korkmuş olmalıydı.
Babam arkadaşına döndü, ve sorar gibi baktı. Tabiki arkadaşı inkar etmişti şaşkın gözlerle.
-Ne saçmalıyorsun sen Ebrar'cığım? Ben sadece sana yardım ediyordum bardak indirmen için. Yanlış anlamışsın sen canım.
-Bana canım deme!
Boğazım yırtılırcasına bağırıyordum, ve o an babam bardağı taşıran cümleyi söyledi.
-Adam yapmadım diyor Ebrar. Terbiyesizlik yapma, özür dile!
Anında cebimden telefonuöu çıkardım ve 155'i tuşladım. Polis çağırmalıydım.
Polisler 'alo?' dediğinde 'Polis mi?' diye sordum ve babamla arkadaşının yüzüne bir şok dalgası yayıldı. Babam anında telefonu elimden çekti ve kapattı.
-Ne yapıyorsun lan sen!
-Defolun bu evden! İkiniz de defolun!!
O anda, kalbim parçalandı. Daha önce hiçbir şey beni böylesine kırmamıştı. Ben o an aslında babamdan nefret etmediğimi, onu hala sevdiğimi, hala onunla eskisi gibi olmaya ihtiyacım olduğunu anlamıştım. O an babam elleriyle kalbimi parçalamıştı. O an babam bana suçsuz olduğum halde vurmuştu, hem de bir başkasının yanında. Ben.. Ben ona ne yapmıştım ki? Babam bana vurduğunda dizlerimin üzerine düşmüştüm, ve hıçkıra hıçkıra ağladığım için kapının açılma sesini duymamıştım. Annem ve Metehan gelmişti. Metehan kafeye, annemin yanına gitmişti ve şimdi yanıma koşmuş, bana sarılmıştı. Bana sımsıkı sarılmışken öyle bir bağırmıştı ki, yerimden hoplamıştım.-Sen ne yapıyorsun lan! Sen kim olduğunu sanıyorsun?!
-Sanane lan şerefsiz! Sana mı soracağım ben kızıma ne yapacağımı!
-Bana soracaksın lan! Seni bir daha ailemin yanında görmeyeceğim. Anlaşıldı mı?!
-Anlaşılmadı, bir daha açıklasana!
Babam cümlesini bitiri bitirmez tezgahtaki bıçağı alıpMetehan'ın karnına sapladı. Öyle büyük bir bıçak değildi, sadece neyve bıçağıydı ama benim öyle çok canım yanmıştı ki.. Sadece bir kez değil, birkaç kere saplamıştı, ve en sonunda kendime gelip onu omuzlarından ittirmeyi başarmıştım. Babam ve arkadaşı anında evden kaçarken, kapının orada donup kalmış alan anneme bağırdım:
-Ambulansı ara! Çabuk ol!
Annem ambulansı ararken ben Metehan'ın karnına elimi koymuş, onu konuşturmaya çalışıyordum. Ağlamaktan onu net göremiyordum ama, acı çektiği belli oluyordu. Çünkü sadece bir yerde değil, 5-6 yerde yara vardı. Kan kaybediyordu, ve ambulans hala gelmemişti.
-Metehan? Hadi konuş benimle. Hadi lütfen. Bak sana bir şey olmamalı. Sana bir şey olursa biz ne yaparız? Ben ne yaparım? Beni yalnız bırakmazsın değil mi sen de? Sen de gitmezsin, değil mi?
-Ben.. Eğe-eğer gidersem, gidersem çok üzül-me. Olur mu? Sakın hayata küsme olur mu?
-Ne diyorsun sen? Nasıl üzülmem? Nasıl küsmem hayata? Sen benim en güvendiğim dalımsın. Sen olmazsan ben yıkılırım.
-Dayanmaya çalışacağım. Söz veriyorum...
O anda ambulans sirenleri duyuldu, ve zil çalmadan hemen önce Metehan'ın gözleri kapandı. Nefes almıyordu!
****
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor MihribanYar, deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor MihribanÖnce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor MihribanTabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk değince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor MihribanBoşa bağlanmış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım kara bahtım tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor MihribanTarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı
Çözemedim çözülmüyor Mihriban-Abdurrahim Karakoç
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEDEN BEN?
Teen FictionBir yardım elinin bana uzanmasını, bir sihirli değneğin bana dokunmasını, bir iyilik perisinin yanıma gelmesini, her ne olursa olsun bir şeyin beni bu karanlıktan çekip çıkarmasını istiyorum. Ama ne yazık ki bir filmde değiliz. Kızın en ihtiyaç duyd...