Sokaktayım. Başımdan ve boynumdan akan kanlar kıyafetimi kırmızıya boyarken, ağlayarak, önüme bile bakmadan koşuyorum. Az önce yaptığım şey hakkında en ufak bir duygu hissetmiyordum. Ne kendimle gurur duyuyordum, ne pişmandım, ne mutluydum, ne de huzurlu. Sadece, çok canım yanıyordu. Hem ruhum, hem bedenim acıyordu Her yerim kan içindeydi. En çok da, zihnim.
Dakikalar önce:
-Yeter artık. Sabredemiyorum! Engel olmayı bırak güzelim, çok acımayacak..
-Bırak beni! Lütfen bırak beni! İmdat!!
Çığlıklarımın dışarıya kadar ulaştığına emindim. Ama sokaktaki insanlar beni duymazdan geliyorlardı. Böyle bir ülkede başka ne bekliyordum ki? Kendi işimi kendim halletmek zorundaydım. Onu var gücümle itekleyip, hassas yerine dizimi geçirdim. O acılar içinde kıvranıp bana tehditler savururken, yatağın yanındaki komodinin üzerinden abajuru aldım. Tam kafasına vuracağım sırada, beni ayağımdan çekti ve kafamı yere çarptım. Herşey ikili görünüyor, başım çok dönüyordu. Kaşıma doğru, ılık bir şeyin aktığını hissettim. Kan.. Ona tekrar vurmayı denedim ama iki taneydi. Tutturamamıştım. O esnada ayağa kalkı ve beni saçlarımdan tutup yüzüme sert bir tokat geçirdi. Ben yerde yuvarlanarak kapıya çarptım. Her yerimden kanlar akmaya başladı. Birkaç saniye içerisinde dengemi sağlayıp, bütün gücümle elimdeki abajuru kafasına geçirdim. Ah! Diye bağırarak yere yığıldı. Bu benim için paha biçilemez bir fırsattı. Cebinden anahtarı alıp evden kaçtım. Onu da içeriye kilitleyip anahtarı çalılıkların arasına fırlattım ve koşmaya başladım. Bir süre sonra, şoku atlatıp ağlamaya başladım. Ağlayarak koştuğum için görüşüm bulanıktı ve nefes nefeseydim. Ama hâlâ koşuyordum. Sahile doğru geldiğimi farkettim. Hâlâ durmamıştım. O hızla birisine çarpıp yerde yuvarlandım. Gözlerim kapanmadan önce zorlukla gözlerimi araladığımda, karşımdaki kişi çok büyümüş olsa da onu tanımıştım. O Emre'ydi. İlk aşkım...
Emre'den:
Peşimdeki yetimhane güvenliğinden kaçarken nefes nefeseydim. Beni yapmadığım bir suçtan dolayı yetimhaneden atmışlardı. Şimdi de saygısızlık yaptığım için kovalıyordu. Arkadaşım dediğim kişinin, insanları gasp etmesi ve para alamayınca da birisini yaralaması benim üstüme kalmıştı. Aslında bu benim için bir fırsattı. İki yıldır alışamadığım bu yetimhaneden sonunda kurtulmuştum. Ama önemli bir detayı atladığımı yeni farkettim. Ben şimdi nerede yaşayacaktım? Bunları düşünerek koşarken hala takip edilip edilmediğimi anlamak için arkama döndüm. Tam o esnada birisiyle çarpıştık ve ikimiz de yere yuvarlandık. Gözleri kapanmak üzereydi. Çok bitkin görünüyordu ve her yeri yara bere içindeydi. Aradan iki yıl geçmiş olsa bile onu tanımıştım. Ebrar'dı o. İlk aşkım..
Ebrar gözlerime zoraki bakıp, gözlerini yumdu. Bayıldı. İyi ama bunu ona kim yapmış olabilir ki? Asıl sorun, onu nereye götüreceğim? Benim bile gidecek bir yerim yokken...
Ebrarı kucağımda taşırken herkes bize bakıyordu, ama aklım onları düşünemeyecek kadar karışık, gözlerim onu göremeyecek kadar doluydu. Yine aklıma gelmişti her şeyin bittiği, belki de yeni başladığı gün.
İki yıl önce, Emre'den:
Babam ve ben, amcamın mezarını ziyaret etmek için arabada annemi bekliyorduk. Sonunda gelebildiğinde babam ona çıkıştı.
-Ne çabuk geldin Bahar? Biraz daha bekleyebilirdik biz. Değil mi oğlum?
Ses çıkarmadım. Annemin üzülmesini istemiyordum.
-Haklısın canım da ne yapayım? Duştan yeni çıktım. Saçlarımı kurutmadan mı gelseydim?
Babamdan ses çıkmamıştı. Yalnızca başını sallamakla yetindi. Aynı zamanda son gazla arabayı sürüyordu. Yol boş olsa da neden bu kadar hızlı olduğunu anlayamamıştım.
-Ahmet yavaşlasana ne bu hız!
-Tamam sakin olun. Yavaşlıyorum.
Babam biraz bekledi, ama hâlâ yavaşlamamıştı. Yüzünü birazcık görsem de, o korku dolu ifadeyi görebiliyordum. Bende çok korkuyordum.
-Kemerinizi takın. Bahar. Fren patlamış. Hakkınızı helal edin, sizi seviyorum.
-Baba ne diyorsun sen! Anne, babam ne diyor? Bu doğru mu!
Deyip ağlamaya başladım.
-Ahmet nasıl kurtulacağız? Ne yapacağız şimdi Ahmet!
-Durabilmek için bir yere çarpmamız gerek. Ama bu hızla...
-Ne gerekiyorsa yap! Emre arabada!
-Peki. Emre kemerini bağla ve dua et oğlum. Seni seviyorum.
-Seni çok seviyorum oğlum.
-Anne, baba, yapmayın! Kurtulacağız! Filmlerde hep kurtuluyorlardı. Değil mi?
-Haklısın oğlum, kurtulacağız. Ama eğer kurtulamazsak ve sen yaşarsan hiçbir akrabamızdan yardım isteme olur mu? Onlar kötüler. Onlar çok kötüler!
Dediği sırada sağ döndü ve son hızla bir duvara yaklaştık. Annemle babam ellerini birbirine kenetlemişti. Gözlerimi sıkıca yumdum, ve annemin çığlığını duydum. Daha sonra kendimi hastanede bulmuştum..
****
Aklıma bir fikir gelmişti. Doğruca annem ve babam varken yaşadığımız eve gidecektim. Ev sahiplerimiz öz anne babam gibi severlerdi beni. Ben de onları severdim, melek gibilerdi. Kirayı da bir şekilde çalışarak öderdim. Önce Ebrar'ı iyileştirmem gerekti. Hem bedenini, hem ruhunu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEDEN BEN?
Teen FictionBir yardım elinin bana uzanmasını, bir sihirli değneğin bana dokunmasını, bir iyilik perisinin yanıma gelmesini, her ne olursa olsun bir şeyin beni bu karanlıktan çekip çıkarmasını istiyorum. Ama ne yazık ki bir filmde değiliz. Kızın en ihtiyaç duyd...