3.Bölüm | Can Yakan Gerçekler

16.7K 707 508
                                    




Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın, yorumları tek tek okuyor olacağım.

İyi Okumalar!

Instagram : Byzloey



V A L E N S

3. Bölüm | Can Yakan Gerçekler

People, Libianca

Gözlerim kapalıydı, gözlerim açıktı. Bakışım keskindi, bakışım yumuşaktı. Öfkem tazeydi, öfkem toprağın altındaydı. Aldığım her nefese dikkat ettim çünkü yeşil bir çift gözün içindeki o karanlık ormandan dudaklarımdan aldığım nefese karışan bir sandal ağacı kokusu vardı. Onu dudaklarımı kapatarak yine hapsetmek istiyordum. O gözlere baktığımda gözlerimin kapalı mı açık mı olduğunu anlamak istiyordum. Kendimi bir düşte mi yoksa bataklıkta mı bulacağımı bilmek istiyordum.

Ama bilinmezliği bize öğreten şey gelecekti. Onu kendisinden başkası bilemezdi. Bu bana savunmasız hissettiriyordu, kapılmanın bu kadar kolay olduğunu öğrenmeden önce savunmasızlıktan korkmazdım çünkü saldırı altında değildim. Şimdi ise tam da söylediğim gibi kendimi yeni bir okula değil mayın tarlasına gelmiş gibi hissediyordum. Etrafıma sıkı duvarlar örmüştüm ama düşman çok olduğundan ne kadar çok ya da sıkı ördüğümün önemi kalmamıştı. Duvarlarım her darbede zayıflamıştı çünkü darbeler asla son bulmuyordu.

Birinin bir bakışı, birinin bir sözü, birinin bir etkisi birinin bir teması bu duvarları zayıflatmaya yetiyordu. Düşmanın dosta dostun düşmana dönüştüğü gelecekte yıkılan duvarların önünde çırılçıplak kaldığımda beni kimin kollayacağına kimin duvarlarının arasında kalacağıma dair bir düş kurdum. Düşümde yine yalnızdım, belki İkra savunurdu beni ama onun duvarları ancak onu korumaya yeterdi. Belki Tuna ama onun da riske girmesini istemezdim. Belki de okula yeni biri gelirdi ve silahlar benden ona doğrultulurdu. Bunu da dilemezdim.

Belki de sonunda zaman yine hızlı geçerdi ve duvarlarım yıkılmadan buradan kurtulmuş olurdum.

Kahvemden yükselen dumanı boş boş izlerken bunları düşünüyordum. Hiç keyfim yoktu, uykusuzluk ve yorgunluk bedenimde baş gösteriyordu. Gece boyu huzursuzca dönmüş durmuştum. Üzerimde bugün başıma neler gelecek acaba gerginliği vardı ve bu gerginlik geceden kalmaydı. Bunca gerginliğimin arasına akşam gelecek misafirlerle de bugünün okuldan sonra bitmeyeceği eklenmişti. Okulda yetmiyor gibi evde de göreceğim gece mavisi adı gibi gece soğuğunda üşüten bakışlara göz devirdim. Burçağın geleceğini bilmeden önce babamın bu fikrine çok sevinmiş onu desteklemiştim ama sonrasında tam bir hüsrana uğramıştım, bazen şu aptal çenemi diktirmek istiyordum.

''Günaydın güzellik abidesi.'' Yanımdan çekilen sandalye ile Tuna'nın güler yüzü karşımdaydı. Elinde tost tutuyordu, sıcaklığı nemlenen peçetesinden belliydi ama o bunu önemsemeden yiyebiliyordu. Dün boğazımda kalıp dilimi yakan çorbanın sıcaklığını yine dilimde hissettim. Bu kez sandalyenin çekilmesine korkmamıştım, sanırım ona alışmıştım hem de hemen. Zaten hemen alışabileceğim tek insan o gibi görünüyordu.

Tostundan kocaman bir ısırık alıp ister misin edasıyla bana uzattığında kafamı olumsuzca salladım. Onun aksine midem bir süre bir şey alabilecekmiş gibi hissetmiyordu. En az onun tostu kadar sıcak kahveyi dudaklarıma götürdüm ve büyük bir yudum aldım. Neyse ki bugüne yanan kanayan bir şeyle başlamamıştım. Günün devamı için ise bunun hakkında net bir şey diyemiyordum.

Henüz sabahın sekiziydi ama gün başlamadan kendimi yorgun hissediyordum, dünden sonra gram kendime gelememiştim. Bir de dünün bugünü vardı, kafamı duvarlara duvarlara vurasım geliyordu.

VALENS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin