42 Final | ACIYA ALIŞMAK

6.7K 397 129
                                    

4 ay 12 gün, tam tamına bu kadar sürdü acıya alışmam.

Ne kadar sürerdi insanın acıya alışması? Ya da alıştığına inanması?

''Sana birkaç çiçek getirdim, toprağına dikmek için.'' Diye mırıldandım. Çiçekleri kenarı bırakırken hüzünle mezar taşına baktım.  ''Umarım orada da çok korkmuyorsundur.'' Diye mırıldandım. Gözümden bir damla toprağa düşmüştü bile.

Yeni gelmeme rağmen sanki saatlerdir buradaymış da ağlamamak için kendimi sıkıyor gibi hissediyordum. Göz yaşlarım direnmeyi bile düşünmeden toprağa akıyordu.

''Keşke diretmeseydin, Dağhan ile gitseydim. Belki o zaman benim için hayatını riske atmazdın.'' Diye fısıldadım çiçekleri toprağa ekmeye başlarken.

''Sözümü tutuyorum, için rahat olsun. Ceyda'yı bir an için bile gözümden ayırmıyorum.'' Diye ekledim. Ellerim titriyordu, o gün dün gibi aklımdaydı.

Bazen hala rüyalarımda o anı tekrar yaşıyordum. ''ama onunki yıllar bile geçse dinmeyecek bir acı, anlıyorsun değil mi?''

''Sana inanmadığım her dakika için özür dilerim. Her gelişimde de dileyeceğim.'' Diye fısıldadım tekrar.

''Keşke Samet'i dinleyip 'Bence de ne işim var burada.' Diyerek çekip gitseydin.'' Dedim. Bir onu bir kendimi suçluyordum. Dört aydır tek yaptığım buydu.

'' Ceyda seni o kadar özlüyor ki, her gece hıçkırıklarını duyuyoruz Meyus'ta. Bazen kabuslar görüyor, hala Tuna ile beraber uyumasına rağmen hem de.''

Derin bir nefes çektim ciğerlerime, ilk getirdiğim çiçeği dikebilmiştim. Diğerine geçerken tekrar gözlerimi mezar taşına çevirdim. ''Sen de onu özlüyor musun? Yoksa her daim onu izleyebiliyor musun?'' dedim ve güldüm.

''Gerçi öyle olsa Ceyda hissederdi, yanında olduğunu hissederdi. Siz birbirinizi her daim hissedersiniz.'' Dedim gözlerimi silerken.

''Yarın mezuniyet var, Kenan Bey herkesi gelmeye zorunlu kıldı. Her şeyi toparlamış sayılırdık, atlatıyorduk o geceyi. Ta ki geri zekâlı bir kulübün yazdığı listede senin de adını görene kadar.''

Diğer çiçeği de ekmeyi bitirdikten sonra kenarda getirirken doldurduğum şişeyi açıp mezarın kenarlarını temizlemeye başladım. Ceyda her gün temizliyordu, yine de ben çiçek ekerken batırdığım için temizlemeliydim.

''Ceyda üç gün burada yattığında onu hissettin mi? Toprağının üstünde, senin yanında yattığında?  Hıçkıra hıçkıra ağladığında duydun mu onu?'' dedim bir yandan mezarı yıkayıp bir yandan gözlerimi silerken.

İlk üç gece Ceyda'yı buradan kimse alamamıştı. Burada bahar gecesi toprağın üzerinde yatmıştı. Üç gün boyunca buradaydık, mezarın başında kalabalığın uzağındaydık. Ben hastaneden tam iyileşemeden çıkmıştım.

Tibet'i seviyor gibi görünen tonla insanlar gelip geçmişti. Her geçen gün onu daha çok anlamıştım. Yalnızlığını ve sahte yüzleri daha iyi görmüştüm. Ceyda kimsenin yüzüne bakmamıştı, tek baktığı gökyüzü ve mezar taşıydı.

'Ben nasıl yaşayacağım bundan sonra?' diye fısıldadığını duymuştum. Ne Tuna ne de annesi ona nefes olabilmişti.

O an gözlerinde gökyüzüne gitme isteğini gördüm. Kalbim bin parçalara ayrıldı gibi gelmişti, pişmanlık hissi tüm bedenimdeydi.

Affetseydim böyle bir şeye kalkışmayacaktı.

Tibet'i engelleyip Dağhan'la gitseydim böyle olmayacaktı.

VALENS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin