34. Bölüm | ERİYEN BUZLAR

6.5K 395 124
                                    

Kazanmam gerekiyordu, ona kendimi kaptırmamam yaptığını unutmamam gerekiyordu. Atilla ve Burçağın bunu yapacağına ihtimal vermemiştim. Hatta Burçağın okuldaki yüz ifadesinden sonra böyle bir şeyi düşüneceğini bile sanmazdım. Zeyd'in meydan okumasını inadıma yenik düşerek kabul etmiştim, kazanmam da gerekliydi. Neden kazanmış gibi hissetmiyordum?

''Seni bu kadar yakınımda görmeden, duymadan, hissetmeden uzaklaştırmak kolaydı. Bunu bildikleri için seni buraya getirdiler çünkü sana dayanamayacağımı biliyorlardı.''

''Ben yenilmiş bir insanı yenildiği yarışa tekrar sokmaya çalışıyordum. Sen ise bunun imkânsız olduğunu sert bir dille ifade ettin. Şimdi sende yenilmiş insanı yenildiği yarışa sokmaya çalışıyorsun.'' Gözleri kısıldı, kirpikleri yakından daha çok belli olmuştu. Sarı uzun ve hafif kirpikleri göz alıcıydı. Yeşil gözleri yoğunlaşmıştı, dudakları bu hoşuna gitmiş gibi kıvrıldı. ''Aklımla kalbimi yer değiştiriyorsun. Aklım üzüleceğinden korkarken, kalbim görmeye dayanamıyor.'' beklemediğim bu yumuşak cevap beni afallattı. Bir an için tüm irademi kaybetmiştim. Sertçe yutkundum, bunun gerçek olmasını ne kadar istesem de değilmiş gibi ellerimi göğsüne koydum ve üzerimden ittirdim. ''Bu lafları daha önce de söylemiştin, beni hayatından kovmadan önce.'' Gözlerimi devirerek yataktan kalktım ve göğsüne çarparak yataktan uzaklaştım. ''Sözlerine inanmayı da o zaman öğrendim. Edebiyatın dürüst, sense yalancısın.''

Zeyd'i arkamda bırakarak üzerimdeki tulumla olduğum gibi aşağı indim. Kıyafetlerimi almak için bile dönmek istemiyordum, Tabi ki de diğer katlar için yardım falan da etmeyecektim. Bu kadarı ona yeterdi, bana yetmişti.

İçeri de ki ağır badana kokusu yüzünden hava ağır, havalanması için açtıkları pencerelerden dolayıysa içerisi oldukça soğumuştu. Dağhan, Atilla ve Defne geniş olan tarafı boyuyordu. Tuna ve Ceyda rafların olduğu tarafı, Burçak ve İkra da eğlenerek ve şarkı söyleyerek duvarın öbür tarafını boyuyordu. Onlar beni fark etmeden mutfak tarafına gittim, kapının yarısı yanmış görünüyordu.

Mutfağa girip kahve içmek için suyun altını açtım. Hepsinin keyfi yerindeydi, bunu mutsuzluğumla bozmak istemediğim için buradan bir süre çıkmasam iyi olurdu.

Soldaki dolaptan kahveyi alıp raftan bardak çıkardım. Buraya baştan gelmemeliydim, etkileneceğimin farkındaydım. Etkileneceğimi akıl etmiştim ama bile bile o arabadan inmiştim.

''Geri zekâlıyım çünkü.'' diye mırıldandım kendi kendime, kahveyi bardağa dökerken. İlk defa gerçekten bana değer veren insanlar olduğunu düşünmüştüm etrafımda. İlk defa etrafımdakilerin beni içlerinden biri gördüğünü düşünmüştüm.

Bu da benim birçok hayal kırıklıklarımdan biriydi. Kahvemi içip buradan çıkmam sanırım benim için daha iyi olacaktı. Isınan suyu bardağa döküp karıştırdım.

Kahve kokusu şimdiden burnuma dolmuştu. Üstelik içeriyi boğan badana kokusunun aksine kahve kokusu iyi gelmişti. Camın önüne ilerleyip bardağı ellerimin arasına aldım.

İçerisi gerçekten soğuktu, soğuk olmasına rağmen çok fazla üşümüyordum. Aklımda Zeyd'in sözleri yankılanıyordu, yakınlığını hatırladıkça sıcaklıyordum. Düşünmemeliydim, düşünürsem doğru olduğuna inanırdım ve önceki inanmamda neler olduğunu görmek bana yetmişti, Kahveye biraz üfleyerek yudumladım.

İçeriden hala kahkaha sesleri geliyordu, oldukça eğleniyor olmalılardı. Derin bir nefes alıp yağmaya başlayan karı izledim. Ufak ufak atmaya başlamıştı, zaten yağacağı belliydi.

Dışarısı ıssızdı, kimse yoktu. Sadece yanmaya başlamış sokak lambaları ve park edilmiş arabalar. Sağ tarafta kalan yoldan araba, trafik sesleri geliyordu. Camlar lekeliydi, lekeli olduğu için bazı yerler baya zor görünüyordu. ''İşler pek iyi gitmemiş anlaşılan.''

VALENS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin