52. Bölüm | Kalpte Yanan Ateş

1.4K 41 15
                                    


Lütfen okurken oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın, yorumlarınız çok değerli ve hepsini okuyorum.^^

Keyifli okumalar.

Instagram : Byzloey
Byzserileri

8. Bölüm | Kalpte Yanan Ateş

Bunker, Balthazar
Yaşlı amca, yakamoz güzeli

Görmemi engelleyen yaşları parmak uçlarımla sildim, avuç içimden parmak uçlarıma uzanan yaralarım vardı. Sadece damarlarımdan dışarı fırlayan kanlar ulaşmamıştı oraya yaralar da beraber. Önce ellerimde başlamıştı, Tibet'e dokunan ellerim kana bulanmıştı. Tenini hisseden parmaklarım uyuşuyordu, sızlıyordu. Tenimden hiç gitmesini istemeyeceğim dokunuşları kesen cam kırıklarım vardı.

Babam hislerimi yok etmekte günden güne ustalaştığı için, kalan ya da beni kurtaran duyguların da ne olduğunu görebiliyor beni tamamen yok etmek için de o duygulara saldırıyordu. Ben ise ilk defa babama karşı direniyordum. İlk defa direnecek gücü kendimde buluyordum.

Yaralı avuç içim yerine başkasının avuç içini kullanıyordum, gözlerim kardeşimindi, hırsım annemindi. Bu savaşta sadece kalbim bana aitti, babama bu savaşta yenilmemize tek sebep olan şey de bu kalpti. Ben bu savaştan çıksam babamın yenileceğini biliyordum. Kendisini maddi olarak anneme bağladığını zannediyordu. Ayrıldıklarında ikiye ayrılacak birçok mal mülkün bize yetmeyeceğini bunun için ona katlanmak zorunda olduğumuzu zannediyordu ama o da bu savaşta gözlerini kullanamıyor, onun yanında kalmamızın sebebinin ben olduğumu göremiyordu.

Ben de göz yaşlarımı silmeye ve gözlerime kavuşmaya çalışıyordum, bu savaşta kimsenin gözlerini, sağlam kalan ellerini ve hırsını kullanmak istemiyordum. Bu savaşın zarar veren ve zarar gören kişilerinin arasında geçen her şey ikisi arasında kalmalıydı. Eğer babamla savaşıyorsam karşısında sadece ben durmalıydım, bunun için olmadığım kadar güçlü olmalıydım ve bahsettiğim güç yaralara rağmen ayakta kalmak değildi. Hiç yara almamaktı.

Babamın karşısında direnmek yaralarımı gizlemek olmayacaktı, hiç yara almamak olacaktı.

O beni yaraladığını sandığı, yaralı olduğum için ona boyun eğdiğimi sandığı her an ona baş kaldırdığımı anlamayacaktı. Beni bu hale yavaş yavaş o getiriyordu ama getirirken bana gelen bu cesareti o vermiyordu.

Tibet veriyordu, annem veriyordu, Tuna veriyordu, Meryem abla veriyordu hatta Dağhan ve Zeyd bile veriyordu.

Kalbim o kadar yalnızdı ki bana iyi tek bir dokunuşu olan insanların bile onu sarmaladığını hissediyordum, o kadar bir başımaydım ki birinin sadece bakışlarıyla bile benimle konuştuğunu hissediyordum.

Bu yalnızlık uçurumunun hangi köşesiydi?

Ya da bu yalnızlık uçurumunun hangi köşesinde olursam olayım, kurtulma şansım var mı?

Gözlerimi yumarak kafamı arkamda kalan okul duvarına yasladım. Soğuk bedenime çarpıyordu ama pek de umurumda değildi, çarpması bana kendimde hissettiriyordu.

Eldivenli elimin açık kalan parmaklarının kızardığını biliyordum, üşüyordu.

Bu sırada üşüyen parmaklarımın sızlamasını tekrar hissettim, kendimi sadece Tibet'e dokunduğumu düşünerek sakinleştiriyordum.
Kapalı kutum açılmıştı, kalbimin tam ortası bir bahçe misali etrafa kokular yayıyordu ama bu kokuyu Tibet hala almıyordu.

VALENS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin