Instagram : byzloey
İyi okumalar 'V A L E N S
10. Bölüm | Mavi ve Yeşil'in Eşsizliği
Some Say, Amanda yang
Yıllarca etrafıma taktığım o pembe gözlüklerin ardından baktım. Benim için herkes iyiydi, herkes beni severdi. Sözleri iyiliğimi düşündüğü içindi ama aslında değildi. Aslında herkesin gözlüklerimin arkasından bana baktığı o nefret, kin ve haset bakışlarından habersizdim. Sahi benliklerinden şikâyet edip maske takıyorlarsa neden hala böyle olmaya devam ediyorlardı, bunu seviyorlarsa neden gizleniyorlardı?
Seversen severdin sevmezsen sevmezdin, bunun bir denklemi ya da formülü yoktu. Bunun için atalarımız bir söz bırakamazdı arkasında, bunun için belli bir zaman geçmesi gerekmezdi. Bu o an olurdu ve olmaya devam ederdi. Nefret bir var olup bir gitmezdi, sevgi de bir gelip bir gitmezdi. İkisi de gelir içinize yerleşirdi. Bakışlarınızın önüne bir perde gibi inerdi ve gözlüğü takan sizler gözlüklerinizin ardından karşınızdaki insanı daha farklı görmeye başlardınız.
Karşımda gözlerine perde çekmiş iki adam duruyordu. İkisi de kahve gözlere ve saçlara sahipti. Biri acı bir kahveyi andırırken diğeri içine süt katılmış kahveyi andırıyor kendini daha masum gösteriyordu ama masum değildi. Birbirlerine sardıkları kolları şimdi birer yılan kuyruğuna dönüşmüştü. Taktıkları nefret gözlükleri birbirlerine attıkları bu nefret dolu bakışların sahibiydi.
''Buna emin misin, kuzen? Çünkü şu an kısıldığı kapandan kaçmaya çalışan bir fareye benziyorsun.'' Koridorun diğer ucundan kalabalığın ardından beliren dalgalı saçlar, elleri cebinde duran erkek bedeni buraya doğru gelirken dudaklarında varlığı yokluğu belli olmayan o gülümseme yanaklarındaki çukuru ortaya çıkarmıştı. Keyfi yerindeydi, soğumuş intikam yemeğinden aldığı bir kaşık ona güç vermiş görünüyordu.
''Sen...'' dedi Tibet gözlerini kısarak. ''Sen mi yaptın lan bunu?'' sesi de en az gözleri kadar kısıktı ama etkisi kısıldıkça artmıştı. Kırılan telefona gözüm kaydı. Orda öylece duruyordu. Murat ve Hazal ortada yoktu ama burada onların ortaya bıraktığı bomba patlıyordu.
Arada kalan sadece Tibet olmuştu, en azından şimdilik.
''Ben senin yerine nasıl böyle bir şey yapabilirim ki?'' dedi Edis bize doğru yürürken. Öğrenciler kenara çekilmiş Edis'e bakarak yüksek gürültüde fısıldaşıyordu. Herkesin bakışları Edis'in üzerindeydi ama bu bakışların altında geçen duyguların hiçbirinde masumiyet sezmiyordum.
Ceyda'nın önünden geçerken Edis'in adımları duraksadı. Belli belirsiz ona dönerek göz ucuyla baktığında Ceyda'nın rahatsızca kıpırdandığını hissettim.
Tuna hemen arkamdan bir küfür mırıldandı, gözleri kırılan telefondaydı.
Edis bize doğru ilerlemeye devam ettiğinde aramızda iki adım kala önüme bir beden geçti. Burnuma dolan sandal ağacı kokusu beni olduğum yerden koparmak için direniyordu ama bedenim ona izin vermemişti. Hala olduğum yerde dikiliyor kendimi kaybetme dürtümle savaşıyordum. Bu koku bu kadar etkili olmamalıydı.
''Kız arkadaşımla arama geçmen için önemli bir sebep olsa iyi olur.'' Dedi Edis önüme geçen Zeyd'e bakarak. Zeyd çok hafif kenara kaydı, hala tam önümde duruyordu ama İzel'in az da olsa kapattığı alanı açmıştı.
İzel yalan bir gülümsemeyle onun elini beline sarmasına izin verdi. ''Buraya sadece kız arkadaşımı almaya geldim ama siz bana cephe kuruyorsunuz, garip gerçekten.'' Dudaklarındaki alaylı gülümseme içime korku tohumları ekti.
![](https://img.wattpad.com/cover/247826274-288-k846567.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VALENS
Teen FictionDüzenleniyor • Dostluktan doğan düşmanlığın, düşmanlıktan doğan dostluğun, ölümden doğan yaşamın, yaşamdan doğan ölümün izi. Var olan ve yeni oluşacak düşmanlık.... Düşmanlar arası kapışmalar ve alınan intikamlar... Vazgeçmek güzeldi ama vazgeçmey...