36. Bölüm | AŞK VE KİN

7.3K 390 105
                                    

Dans bitmişti, aradan neredeyse bir- iki saat geçmişti.

Eve dönmüştük, herkes sarsılarak yürüyordu. Tek sağlam kalan Ceyda'ydı. Dağhan içkiyi fazla içmiş o da dengesini kaybetmişti, diğerleri ise içmeye alışkın değildi. Anında dağılmışlardı, İkra Burçağı zor tutuyordu. Tuna ve Ceyda Dağhan'ın kolu altına girmişti. Defne'de Atilla'yı taşıyordu. Ben ise... onlara kapıları açıyordum.

İçeri de hala boya kokusu vardı, yataklar ortadaydı. Hepsi yan yanaydı.

Hepsi mırın kırınla yatağa girdiğinde kızlar hepsinin üstünü tek tek örttü. Zeyd'de en arkada sallanarak geliyordu, dengesi yoktu. Bir yerleri çarparak, sersemlemiş şekilde merdivenleri çıkıyordu.

Sonunda diğerleri erkekleri yataklarına yatırdıklarında kahve içme kararı alarak mutfağa geçtiler, ben ise Zeyd'in yanına gelmiş kolunu omzuma atarak ona destek olmuştum.

Yüzünü bana döndü ve saçıma yaklaşıp derin bir nefes çekti. Merdivenden çıkarken fazla zorlanmamıştım, Zeyd ağırlığını bana vermiyordu.

Üst kata geldiğimizde, açık camlardan dolayı buz kestiğini fark ettim. Zeyd'i yatağa bırakıp koşarcasına camı örttüm. ''İlk içmene göre iyi ayakta durabiliyorsun.'' Dedim gülümseyerek.

'' Senin sayende.'' Diye mırıldandı. Eli kazağına gitti ve çıkarmaya çalıştı, ama kazağın boğazı bisiklet yakaydı. Çıkaramıyordu, etrafa çekiştirirken söylenmeye başladığında bu haline güldüm.

''Çıksana işte sikeyim senin gibi kazağı.'' Elini boğaz kısmından kazağın uçlarına indirdi ve kaldırdı ama hızlı davrandığı için yatakta geri düşmüştü. ''Hay senin...''

Derin bir nefes aldığında böyle uğraşmasını izlemeyi kesip omuzlarından doğrulttum ve kazağın uçlarından çekip üzerinden çıkardım. ''Pijamaların nerede?''

Kafasını sağa sola salladı. ''istemiyorum.''

''Ne giymek istiyorsun?'' diyerek ona döndüm. Tekrar kafasını sağa sola salladı. Karanlık olduğu için etraf sadece dışarının aydınlattığı kadar görünüyordu.

''hiçbir şey. Çok sıcak.''

''Kıştayız Zeyd.'' Bu dediğime güldü. '' ama sen yanımdasın.''

Gözlerimi devirerek dolabına ilerledim ve bulduğum ilk üstü çekerek yanına oturdum. Böyle uyursa üşütürdü, sıcak falan değildi. Üst kat buz gibiydi.

''Hadi inat etme.'' Diye mırıldandım ama ellerimi ittirip sadece söylendi ve giydirmeme izin vermedi. Elini çeneme koydu ve okşamaya başladı. ''Ben sanırım yarını bekleyemeyeceğim.'' Diye mırıldandı.

''ne için?''

Avuç içi sıcacıktı, elini çekti ve dış tarafıyla okşamaya başladı. ''Bana karşı hislerini öğrenmek için.''

Yarına yazmamız gereken yazıdan bahsediyordu. ''Hadi şimdi yazalım.'' Dedi gülümseyerek.

''Kâğıt kalem nerede?'' söylediğime yine güldü. Kafasının tamamiyle yerinde olmadığı belliydi.

''yarın yazarız, şimdi birbirimize söyleyelim.''

''neden ne acelesi var?'' elleri yanağımdan tekrar boynuma kaydı. Derin bir nefes aldı. ''Bazıları için hissetmektir önemli olan, duyguları. Benim içinde kelimeler önemli, kelimeleri severim. Birden çok anlamı vardır, yani birden fazla değer içerir. Benim için kuracağın kelimeleri duymak istiyorum.''

VALENS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin