Hava kararıyordu, neredeyse Mavi'nin siyaha dönüştüğü andı tam olarak.
Mavi'ye çok zıt bir renkti önümde biriken kan kırmızısı. Dudaklarımdan ve muhtemelen burnumdan akan kırmızılık, görünce insanların endişelendiği korktuğu bir şeydi, kötü bir şey olduğunun habercisiydi. Mesela vücuduma yediğim art arda darbelerin.
Neredeyse dört gün geçmişti, Dün gece erkenden uyuya kalmış olmalıydım, gözlerimi araladığımda güneş odanın içine süzülüyordu. Güneşi odanın içinde takip ettiğimde tam karşımda uyuya kalmış Zeyd'e döndüm. Güneş tam ona vuruyordu, hatta genişliği bir kolundan bir koluna kadardı. Sanki uyanmasını ister gibi ona vuruyordu, Altın sarısı saçlarının ucundaki tutamlar alnına düşmüştü, kafası koltuğa yaslıydı. Dudakları aralıktı ve yumruk yediğinden ötürü olsa gerek hafif şişmiş kıpkırmızıydı. Göz altları yine ten renginden uzaktı.
Kirpikleri kıpırdadı, birkaç kez gözlerini sıkı sıkıya yumdu. ''Günaydın.'' diye mırıldandım öbür tarafımda birbirinin üzerlerine uyumuş Atilla, Dağhan, Ceyda, Tuna ve İkra'ya bakmadan.
Gerçekten onlar üç kişilik kanepeye nasıl sığmıştı öyle?
''Ne zaman uyandın?'' dedi gözlerini ovuştururken, sesi oldukça kısıktı. Dün Dağhan geldiğinde onlara haber verdiklerini anlamıştım. Dağhan dün hastaneyi bile oturduğu yerden sesiyle kaldırmıştı. O kadar öfkeli ve üzgündü ki bana verdiği değer gözlerimi doldurmuştu.
Akşama kadar Zeyd'i merakla beklerken uyuya kalmıştım. Gece'ye doğru uyanmıştım ama ben uyandığımda da onlar uyumuştu. Gece boyu neler olduğunu merak etmiştim çünkü hepsinin yok oluşu çok kötü şeyler olduğunu hissettiriyordu.
''Dakikalar önce.'' dedim gülümseyerek. Gözlerini tamamen açtıktan sonra ayağa kalkıp boğazını hafif öksürerek temizledi ve sedyemin önüne gelip eğilerek saçlarıma narin bir öpücük kondurdu. ''Nasıl hissediyorsun?''
'' Bunu diyeceğimi ömrüm boyunca düşünsem inanmazdım ama Yatmaktan ve uyumaktan sıkılmış. '' Bana gülümseyerek kollarını birbirine bağladı.
''Ben aradığım kelimeyi bulamadım kurduğun cümlede.'' hafif kıkırdayarak ''Sıkılmış ama iyi.'' diye düzelttim cümlemi.
''Saat kaç bu arada?'' birbirine doladığı kolunu hafif kaldırıp bileğindeki saate baktı.
''Yedi civarı.'' Neredeyse dünden beri toplam on iki saat falan uyumuş gibi görünüyordum. Bu iyi gelmiş olmalı ki kendimi gayet iyi hissediyordum.
Bir horlama sesi gelince Zeyd ile aynanda soluma döndük. Dağhan kafasını kanepenin üstüne doğru kaldırmış ağzı açık horluyordu. Onun göğsüne Tuna yaslanmış Tuna'ya da Ceyda yaslanmıştı. Ceyda'nın sırtına İkra sırtını dayamış Atilla'nın bacakları üstüne bacaklarını atarak kanepeye uzanmıştı. Atilla ise kanepe koluna sarılmış uyuyordu, bu görüntü nedensiz gülmeme sebep oldu.
''Neredeyse tüm gece uyanırsın diye sırayla nöbet tuttular.''
Gözlerim irileşmiş şekilde şaşkın yüz ifademle Zeyd'e döndüm. ''Şaka yapıyorsun.'' Gülerek kafasını sağa sola salladı. Söylediğinde gayet ciddiydi. ''En son Ceyda ve Dağhan nöbet tutuyordu onlar da film izleyip cips yiyerek uyuya kaldı.'' Aklımda ikisinin bu hali canlandırınca gülmeden edemedim. Ben gece uyandığımda Tuna uyanıktı ama sanırım Ceyda ve Dağhan benden önce uyumuşlardı.
''Burada kalacaklar diye üç poşet cips daha aldılar. Bahaneleri de ne biliyor musun?'' Kafamı sağa sola salladım ama bir tahminim vardı. ''Seni beklerken yerlermiş, ha bir de sen iyi olursan ödül olarak sana da verirlermiş.'' Kendimi tutamadan kahkaha atmaya başladım, onları uyandırmak istemediğim için ve canım yandığı için elim ağzıma gitmişti. Zeyd dudaklarını ısırarak gülüyor kafasını 'Bunlar iflah olmaz' der gibi sağa sola sallıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VALENS
Teen FictionDüzenleniyor • Dostluktan doğan düşmanlığın, düşmanlıktan doğan dostluğun, ölümden doğan yaşamın, yaşamdan doğan ölümün izi. Var olan ve yeni oluşacak düşmanlık.... Düşmanlar arası kapışmalar ve alınan intikamlar... Vazgeçmek güzeldi ama vazgeçmey...