11.Bölüm | Kemik Kıran Yükler

14K 596 446
                                    

Instagram ; Byzloey
İyi okumalar'


11. Bölüm | Kemik kıran yükler

Be My First One, Talkin Toys

Ölüm ve gelecek birbirine zıt iki kelimeden ibaretti, bazıları için.

Baktığınızda ikisi de insanları birbirinden ayıran nokta gibi görünüyordu çünkü insanların çoğunluğu ölmeyi dilerken çoğunluğu da ölümünü bilmeden geleceği için çalışıyordu. Aslında bakarsak ölmek isteyenlerde geleceği için çalışıyordu. İnsanları sonsuz bir çelişkide bırakıyordu. Ölmek istiyorlardı ama ölümden korkuyorlardı. Ölmek istiyorlardı ama ölüm başa geldiğinde ondan kaçıyorlardı. İnsanlar büyük yalancıydı.

Yaşamak isteyenler de ölmek isteyenlere benzerdi. Yaşamak istiyorlardı ama sigara, alkol ya da uyuşturucu gibi ölüme yol açan şeyleri kullanıyorlardı. Onlara açılan yolun sonunun neresi olduğunu biliyor ona rağmen yoldan geri dönmüyorlardı.

Olursa diye.

Zeyd'den duyduğum en ağır kelimelerden biriydi. Yaşamak istiyordu, bunu umuyordu ve bunun için geleceğine yatırım yapıyordu ama ölüme yürüdüğü yoldan dönmüyor bataklıktan çıkmak için elini uzatmıyordu.

Gece boyu tuttuğum göz yaşlarımı bahçeden eve girene kadar geçen o dakikalarda dökmüştüm. Hepsi inci tanesi gibi düşmüştü, yerdeki yeşillikler yağmur sanmıştı belki de göz yaşlarımı.

Buna neden bu kadar üzüldüğümü ve kendimi neden onlar ölecekmiş gibi ya da her an ölüme gideceklermiş gibi hissettiğimi bilmiyordum. Belki de öyleydi, belki de bir anda gideceklerdi ve ben yıllar geçse de onların gittiği tarihte takılı kalacaktım. Aynı bozuk plağın tek şarkıda kalması gibi.

Derin bir iç çektim, bir gün Zeyd giderse gördüğüm her yeşil şeyde onun gözlerini mi görecektim? Neden bununla lanetlenmiştim? Neden bana bu duygunun güzel olduğu kadar kötü de olduğundan kimse bahsetmemişti. Neden henüz kavuşamadığım bir duygudan kopma korkusu yaşıyordum?

''Kızım Günaydın diyorum, Günaydın.'' Gözlerimin önünde bir el sallanmaya başladığında gözlerimi asla incelemediğim yerden yukarı kaldırdım. Tuna'nın renkli gözleri bana bakıyor kirpikleri hızlı hızlı kırpışıyordu. Elinde tuttuğu yarım tostu yeni görüyordum, kokusu şimdiden etrafımdaydı ama algılarım yeni açılıyor gibi hissediyordum. Onu yeni görüyor tostun kokusunu yeni alıyordum. İşte bu yüzden düşünceler yasaklanmalıydı belki de. İyiliğimiz ve sağlığımız için.

Zaten bizi ölüme de yaşamada sürükleyen zihnimizdeki susmayan sesler değil miydi? Zihnimizde hiç olmayan görüntüler görmüyor muyduk?

''Günaydın.'' Diyerek Tuna'nın yanıma çektiği sandalyeye baktım. Gözlerim ağlamaktan gece kızarmıştı, yanağımı gizleyen makyaj akmıştı bandanayı da çıkarmıştım ve sabah uyandığımda yanağımın geçmek üzere olduğunu görmüş gözlerimin de eski haline döndüğünü fark etmiştim. Sadece bileğimdeki ufak kızarıklık kalmıştı o berbat günden geriye.

O da beni bu okula karşı ayakta tutuyordu.

''nerede senin esmer?'' dedi yanımdaki boş sandalyeye bakarak. O sırada İzel'in sabah attığı cenazemiz var mesajı aklıma düştü. ''Cenazeleri varmış, bir iki gün yok.''

Tuna sırıtarak bana baktı. ''İyi iyi, bir süre gelmesin de kafamızı dinleyelim.'' Gülerek ona baktım. ''neden öyle diyorsun?''

''Seni benden çalıyor, sevmedim bunu.''

VALENS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin