9.Bölüm | Büyük Yalancı
Figure You Out, VOILA
Gecenin bir yarısıydı, sokağın ortasında o yağmurun altında öylece kalakalmıştım. İki dudağın arasından çıkan ağır sözler, gerçekler canımı yakmıştı ama taktığım maske yüzüme öyle bir yapışmıştı ki kendim bile gerçekten o yüze sahipmişim sanmıştım. Gözlerimi yumdum, yağmurun kirpiklerimin arasından akıp göz altıma ve oradan da yere damlamasına izin verdim. Kulağımdaki o güzel yağmur sesinin arasına acı gerçek kelimeler katılıyordu. Ben ölsem bunu umursamayacak eski erkek arkadaşım hayatımı zindana çeviren bir kızla görüşüyordu, ayrılma zahmetine girmeden görüşüyordu. Bunu kalıbı kaldırıyordu.
Senin ölmeni umursamayan birinin gururunu umursayacağını mı düşündün?
Kendi kendime gülümsedim, sorular ve kendi kendime konuşmalar son zamanların alışılmış hareketiydi benim için. Gülümsememde yatan acıyı ben bile anlamadım başlarda, maske her şeyi gizlemişti. Edis ve İzel de gitmişti. Arkalarında bıraktıkları yıkımdan ve yorgunluktan diz çöküp artık direnmeyi bırakan kızdan haberleri yoktu. Onlar karşılarında sadece dimdik duran ve gözlerine merakla bakan Vera'yı görmüşlerdi ama yolu kaybolan o kızı görmüyorlardı.
Kimse görmemişti, kendime bulabildiğim tek hedef ve tek yol olarak geleceğimi gördüğüm için ona ne kadar sıkı tutunduğumu kimse anlamamıştı. Bu yüzden deli gibi ders çalışıp yarın için bugünü mü kaybediyordum ama bunu ben bile anlamıyordum.
Benim bile anlamadığım bir şeyi başkası nasıl anlayabilirdi ki zaten?
Dudaklarımdan çıkan duman etrafa bulut misali yayıldı. Kayboluşu benim yıkılışım kadar hızlı oldu.
Ben kirpiklerimi açana kadar kaybolma aşamasına gelmişti. İzel ve Edis gittiğinden beri ben de kaybolma aşamasına gelmiştim. Çünkü canımı yaktığını hep saklamaya çalıştığım yeni öğrendiğim bir avuç toz tanesi gerçeği de hala oradaydı. Tazeydi.
Şimdi ne yapmalıydım? Oturup hiç önemsemediğim hatta yokluğunu fark etmediğim eski erkek arkadaşımın beni aldattığını öğrendiğim için ağlamalı mıydım? Yoksa intikam mı almalıydım? Kardeşimi korumak için ailelerin üzülmesine ve ortalığı kaldırmasına aldırmadan gerçeği mi söylemeliydim yoksa gerçekten kendi başıma halledebilir miydim?
Yine güldüm, değer verdiğin birinin ihaneti acıtırdı. Murat'ın ettiği ihanet, ona sebep olan Tibet ya da bunu keyifle devam ettiren Hazal canımı yakmamıştı. Kin bile beslememiştim. Benden bekledikleri buydu ama bunların hiçbiri bende yoktu.
Benden beklemedikleri her duygu ise benim içimde yükseliyordu. Merak, ilgi ve özlem.
Bunların hepsi Edis'in de söylediği gibi bir çift yeşil gözeydi.
Öylece yolun ortasında yağmurun altında dikildiğim geceden 32 saat geçmişti. Şimdi sabahın erken saatleriydi, okul da hiç kimse yoktu.
Hatta bakıldığında okulun açılmış olduğundan bile emin değildim o yüzden okulun önünde park ettiğim arabanın içinde sıcakta oturuyordum. Bir çiseleyen bir durulan henüz tam aydınlanmamış lacivert gök yüzünü izliyordum.
Gözüm kısık çalan müziğe doğru kaydı, arabanın radyosundan yayılan ışık etrafta yanan tek ışıktı. Sokak lambaları sönmüştü, hava ise hala koyu renkteydi. Eğer çiseleyen yağmurun ufak takırtılarını duymasam ve camdaki ufak noktacıkları görmesem yağdığını bile anlamazdım.
Kafamı geriye yaslayıp gözlerimi yumdum, çok daha iyiydim. İyileşmiş bile sayılırdım. Bu yüzden bedenen dinçtim ama zihnen çöküntü altında kalmıştım. İkra'nın uyuşturucuya attığı ilk adımı düşünüyordum, öfkeyle arasında kaldığım diğer yabancı duyguyu anlamaya çalışıyordum, Murat'ın ayrılmaya bile tenezzül etmeden başkasına gidişini düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VALENS
Teen FictionDüzenleniyor • Dostluktan doğan düşmanlığın, düşmanlıktan doğan dostluğun, ölümden doğan yaşamın, yaşamdan doğan ölümün izi. Var olan ve yeni oluşacak düşmanlık.... Düşmanlar arası kapışmalar ve alınan intikamlar... Vazgeçmek güzeldi ama vazgeçmey...