V İ S A L | ÖZEL BÖLÜM
SONU OLAN BİR SONSUZLUK
Kim derdi ki, kötü sandığımız şeylerin bize iyi gelebileceğini?
Herkes için kötü olan, benim için en iyi olan şeydi. Kötülük her gün bana fısıldıyordu, kaç diyordu. Bu kötülük sana fazla, bu yük sana fazla.
Ama ben kalmayı seçmiş tüm yükleri sırtıma almayı kabullenmiştim, bunun sonsuza dek süreceğini sanıyordum. Sonsuzluk o zamanlar benim için kötülükten ibaretti. Sonsuz olduğu konusunda haklıydım. Aşkın bir sonu olmazdı, arkadaşlığın ve geçmişin de öyle.
Aslında bu düşünce ne kadar güzel gelse de bir yalandan ibaretti. Sonsuzluk doğruydu ama bu sonu olan bir sonsuzluktu. Çünkü her başlangıç bir sondan sonra gelirdi. Benim başlangıcım da eski okulumun sonuyla beraber başlamıştı.
Bunları söyleyen kız artık on sekiz yaşında değil, ama bunları tadan kız tam da on sekiz yaşında. Böyle söyleyince yaşımdan ötürü sizlere çocuk gibi geliyor olmalıyım. Ama her çocuk aslında yetişkinlerden daha yetişkindir. Çünkü, doğru masum ve cesur kararları hep çocuklar verir.
Tabi istisnalar hariç... Bazı istisnalar da yetişkinlerden daha kötü kararlar verir.
Bir bataklık gördüğümüzde oradan koşarak uzaklaşırız, çünkü hepimiz hayatımızda yeterince dibe battığımızı düşünürüz, Yeterince nefessiz kaldığımızı, yeterince elimiz kolumuz bağlı şekilde hissettiğimizi.
Ama bazıları gerçekten bataklığın dibindedir. Karanlığın en derininde, çığlıkların onlara asla ulaşamayacakları bir derinlikte. Bu bataklık ne kadar derin olursa olsun, eğer biri elini kolunu bağlayan ipleri çözerse ve batmak yerine çıkmaya çabalarsa ne kadar derinde olduğu fark etmez, bir çıkış yolu mutlaka vardır.
Tanıdığım birbirinden farklı derinlikteki insanların iplerini çözen, onları yukarı çıkması için ellerinden tutan o masum ve doğru kararları veren çocuk bu hikâyede tam olarak bendim.
Ama hepsini kurtarmaya yeten uzanan ellerim birine uzanamamış onu kurtarmaya yetmemişti ve o hiç olmaması gereken yerde herkesten daha karanlık bir yerdeydi, hem de sonsuzluk içinde.
Çok şey geçmişti bu çocukların başından... Bazıları artık istisna değildi, her bir çocuk gibiydi.
Ama başlarından geçen onca şey onların doğum lekesi gibi geçmişinden bu yana akıllarında, kalplerinde ve bedenlerinde olacaktı.
Çünkü kavgalar ve kazalar bedenlerimize zarar vermişti, aşklar bize bir kalbimiz olduğunu hatırlatıyordu, dostluklar ise yalnız olmadığımızı hatırlatıyor her gün bunları anımsamamıza sebep oluyordu.
Yıkılmıştık her zerremizle... ama bir yıkım ancak bu kadar güzel toparlanabilirdi...
''Sevgilim?'' sesinde aşkı taşıyan adamın sesi sessiz odamda yankılandığında gözüm kitabımdan kapıya döndü. Gözlerim kitapta olsa bile aklım hala geçmişteydi.
Elimdeki kitap ise bana edebiyatı sevdiren ve öğreten adamın yazdığı kitaptı. Bu kitabı üçüncü okuyuşumdu. Çünkü kitabın her bir satırı bizi anlatıyordu, biz gerçekte var olmasak da mezarın altında olsak da insanlar bunu okuduğunda bizi anımsayacak hissedecek ve duyacaktı.
Belki bizi seveceklerdi de.
''Seni duymadım'' diyerek kitabı yatağa bıraktım ve bacaklarımı aşağı sarkıtırken elindeki kaska baktım. Kaskın üzerinde dudaklarımla bastırdığım öpücük izinin hala durması gülümsememe neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VALENS
Teen FictionDüzenleniyor • Dostluktan doğan düşmanlığın, düşmanlıktan doğan dostluğun, ölümden doğan yaşamın, yaşamdan doğan ölümün izi. Var olan ve yeni oluşacak düşmanlık.... Düşmanlar arası kapışmalar ve alınan intikamlar... Vazgeçmek güzeldi ama vazgeçmey...