Merhabalar, beni çok özlediniz değil mi? Tabi ki de özlediniz :)) Ufacık bir hatırlatma yapıyorum, Valens'i baştan yazdığımı söylemiştim daha önce yeni karakterler ve olaylar eklediğimi de söylemiştim. İlk on altı bölüm düzenlenmiş halde eğer başlamak isterseniz, baştan okumaya başlayabilirsiniz.
Sizleri çok seviyor, iyi okumalar diliyorum ^^
Instagram : Byzloey
54. Bölüm | Sonu Gelmeyen Gürültüler
Make Blieve, The Faim
Dudaklarımda aptal bir gülümseme parmaklarımda dudaklarımızın izi var. Öyle aptalım ki aklımı kaybettim, öyle sarhoşum ki kendimi kaybettim.
Nefes almıyor kokusunu alıyorum adeta, sadece o var. Sadece vanilya ve kahve. Kahve olan gözler vanilya olan kokular. Gözlerim yeşil ama her yeri karanlık görüyor. Sanki kör oldum.
Çünkü aşkın tadı başımı döndürdü.
''Ne bu sevinç?'' parmak uçlarım dudaklarımda yaslandığım duvardan aptal sırıtışımı yüzümden silerek doğruldum. Edis hemen sağımdan okul kapısından içeri elleri cebinde girmişti. Yüzünün kenarında oluşan çiziklere kaşım çatık baktım bir süre. Kavgaya mı girmişti?
''İyi misin?'' diye mırıldandım ona doğru adım atarken. Bir elim çoktan havaya kalkmıştı ama geri çekildi. ''Yarışta oldu, kazara.'' Yüzünü yana eğerek yarasını sakladığında olduğum yerde sektim. Hemen arkasından elinde anahtarla Atilla ve Dağhan girdi. Arkalarından da Burçak geliyor telefonla konuşuyordu.
''Hey, Günaydın!'' arkalarından neşeyle seslenmeme şaşırmış ifadelerle bana döndüklerinde Edis'in önünden onların önüne geçtim ve Dağhan'ın çenesini tuttum. Yüzü mahvolmuş bir haldeydi.
Morluklar ve kesikler yüzünü sanki gaziymiş gibi gösteriyordu. ''Ne oldu sana?''
Yüzümü arkamda durmaya devam eden Edis'e çevirdiğimde aralarında geçen o bakışmanın rahatsızlık hissi içime oturdu. Geri çekilip ikisinin yüzüne baktım. ''Birbirinize mi çarptınız?''
''Tam olarak değil, beraber kaza yaptılar.'' Atilla Dağhan'a destek olmaya devam ederek etrafta göz gezindirdiğinde ''Defne gelmedi.'' Diye cevapladım içinden geçen soruyu. Kafasını aşağı yukarı salladı ve Burçağın yürümeyi keserek beklediği yerde bir motor sesi duyuldu. Motordan inen Zeyd'di.
Kaskını çıkarıp motorunun üzerine bırakarak dik durmaya çalışırken dengesini kaybetti. Duvara tutunan eline kuşkuyla baktım. Burçak kolunun altına giriyor ona yardımcı oluyordu. Atilla Dağhan'ı çoktan götürmeye başlamıştı, arkamda dikilmeye devam eden Edis ise benim gibi kuşkuyla Zeyd'e bakıyordu. Onu arkamda bırakarak Zeyd'e yaklaştım, telefonum sudan ötürü bozulmuş tamire gitmişti. Eğer Tuna beni aramak isterse okulu dolaşmak zorunda kalacaktı ama önemsizdi. Okula beraber gelmemiştik.
''İyi misin?''
Burçak Zeyd'i bırakır bırakmaz bana döndüğünde beni beklemediklerini yüz ifadelerinden anladım. Sadece hepsinde gördüğüm bu tuhaf değişim şüphelenmeme sebep olmuştu.
''İyiyim, yorgunum sadece.'' Zeyd bana bakmadan sözleri biter bitmez okula yürümeye başladığında Burçak da omuz silkerek peşinden okula girdi. Kapının önünden gidişlerini kısık gözlerimle izledim. Dağhan ve Atilla köşedeki bankta oturuyor konuşuyorlardı. Dağhan ellerini ensesinde birleştirmiş yüzünü acıyla buruşturmuştu. Atilla ise gözüyle kapıyı yokluyor muhtemelen Defne'nin gelmesini bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VALENS
Teen FictionDüzenleniyor • Dostluktan doğan düşmanlığın, düşmanlıktan doğan dostluğun, ölümden doğan yaşamın, yaşamdan doğan ölümün izi. Var olan ve yeni oluşacak düşmanlık.... Düşmanlar arası kapışmalar ve alınan intikamlar... Vazgeçmek güzeldi ama vazgeçmey...