Ufak mini minnacık bir duyuru!!Aklıma öyle şeyler geldi ki, kurguyu alıp zirveye çıkaracağım... Yaniiii umarım.
Visal 2'de bazı şeyleri değiştirerek yazacağımı söylemiştim eğer birinci kitapla alakasız bir kısım görürseniz bir akrabalık ya da başka bir detay lütfen takılmayın. Visal 2 bittikten sonra birinci kitabı ikinciye göre baştan yazacağım çünkü böyle olaylar ve Visal 1 olduğundan çok daha iyi çok daha güzel bir yere gidecek.
Instagram: Byzloey
Yorum atmayı unutmayın, özellikle de paragraf aralarını... Hepsini okuyor olacağım^^
Keyifli Okumalar!
46.Bölüm | Herkesten Kaçmak
La di die | Nessa Barrett, jxdn
Gerçekten bir çiçek mi temsil edecekti aşkı?
Bir çiçeğin temsil etmesi çok mu anlamlıydı yoksa çok mu basitti?
Ya ben? Onun gözünde fazla mı basittim yoksa anlamlı mı oluyordum?
Bu anlamın Önünde sonunda ölen bir çiçek kadar mıydı ömrü?
Olmamalıydı, bu kadar basit ve kısa olmamalıydı.
Evet edebiyatta zambaklar aşkı temsil ederdi, evet birçok insan için anlamlıydı. Çünkü diğer insanlar aşka olan inancını kaybetmemişlerdi, hem de bu duyguyu yaşayıp hayal kırıklığına uğramalarına rağmen.
Ya ben? Sorduğum soru bile gülmeme sebep oluyordu, çünkü ben aşkı yaşamadan inancını kaybedenlerdendim. Hayal kırıklığına uğramam için illa denememe ya da şans vermeme gerek yoktu, nasıl çiçekler önünde sonunda solarsa şans verdiğimiz insanlar da bizi yüz üstü bırakırdı.
Bazen sözleri ve hareketleriyle, bazen de ölümleriyle.
Ve ancak âşık olan insan yarı yolda kalacağını bildiği bir yola adım atardı.
Ben ise bu durumlardan arkamı dönüp koşarak uzaklaşan ve aynada kendime baktığımda yanımda kimse olmadan sadece kendimi gören bir kızdım. Buna alışmış bir kız, kimseye alışamayacak ve kimseye ayak uyduramayacak bir kız.
Küçük Tuana aşkın, ona ayak uyduracağını ve beni kendisine alıştıracağına inanırdı.
Ama bu ailesini ve etrafındaki enkaza dönen aşkları görmeden önceydi. Artık o kız Tuana değildi, Ceyda'ydı.
Ve Ceyda denilen kız kardeşlik duygusu hariç tüm duygulardan habersizdi.
Elimdeki zambağı içeri giren Tuna'yla sıranın altına arkaya doğru ittirerek önüne çantam da ki kitabı koydum. Elindeki keklerle sıraya geçtiğinde sessizce masama bıraktığı keke bakarak yerime geri oturdum.
Gözlerim hemen solumda kalan Tibet'e kaydı, gözleri üzerimdeydi ve öyle ağır ağır izliyordu ki sanki her anı kaydetmek ister gibiydi. Ona kaydığında kesişen gözlerimiz bir süre birbirimizin harelerinde takılı kalmıştı.
Benim yeşillerim onun kahverengilerinde, onun kahverengileri ise benim yeşillerimde.
Sahi, hangisi daha baskındı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VALENS
Teen FictionDüzenleniyor • Dostluktan doğan düşmanlığın, düşmanlıktan doğan dostluğun, ölümden doğan yaşamın, yaşamdan doğan ölümün izi. Var olan ve yeni oluşacak düşmanlık.... Düşmanlar arası kapışmalar ve alınan intikamlar... Vazgeçmek güzeldi ama vazgeçmey...