18. Hodri Meydan.

282 25 2
                                    

Deniz...
Telefonuma gelen mesaja kaşlarımı çatıp bakarken "-kimsin?-" diye mesaj atdım ben de. Çok gecikmeden hemen cevap gelmişti. Yatdığım yerden doğrulup oturdum. "-Aşk olsun doktor insan öpüştüğü kişiyi tanımaz mı?-" Elimi alnıma koyup gözlerimi kapattım.

Kafamı iki yana sallayıp "-Azra?-"yazdım. "-Öpüştüğün kişi deyince direk benim aklına gelmem hoşuma gitdi. Yoksa ilkin ben miyim doktor?-" yazdığı mesaja göz devirip "Saçmalama. Numaramı nereden buldun?" diye mesaj atdım.

"-Benim bi polis olduğumu unutuyosun galiba?-" yazdı. "-Polislerin görevi insanların can güvenliğini sağlamak diye biliyodum. Rütbelerini kullanıp özel bilgilerini öğrenmek değil-"

"-Bak ya, alt tarafı bi iyi geceler demek istemiştim-" yazdı sitem eder gibi "iyi dedin mi bari?" "-dedim-" "-sana da komiser)-" yazıp telefonu kapattım. Gülümseyip kafamı iki yana salladım. Şu an suratının aldığı ifadeyi az çok tahmin ede biliyordum. Omuz silkip yatağma tekrar uzandım. Gözlerimi kapatıp kendimi uykuya teslim ettim.

Sabah erkenden kalkıp işe gitmek için evden çıktığımızda Azra benim arabama yaslanmış bir eli cebinde diğer elinde anahtarlığını çevirerek bekliyordu. Önce kaşlarımı çatıp ona baktım daha sonra Zeynep'e döndüğümde bana göz kırpıp kafa salladığını gördüm. Ona göz devirip arabama yaklaştım.

Azra beni görünce yaslandığı arabamdan aralanıp gözlüğünü çıkardı. Gülümseyip "Günaydın Boncuk" dedi. Gözlerimi açıp ona napıyosun anlamında kafa salladım. Daha sonra gözlerimle Zeynep'i gösterip tekrar ona baktım. Zeynep'i yeni fark etmiş gibi "A Günaydın Zeynep, pardon dalmışım da" dedi son cümlesini gözlerme bakarak söylerken. Ben de gözlerini kısıp ona bakarak "dikkat et de boğulma" dedim. Zeynep bize bakıp imayla gülümserken "hiç, hiç önemli değil sana da günaydın" dedi.

Azra gözlerini benden çekmeyerek Zeynep'e "arkadaşını yarım saatliğine çalıyorum" dedi. Ben kaşlarımı çatıp "ne?" derken elimdeki anahtarı alıp Zeynep'e attı. "Sen git ben Deniz'i getirim" dedi. Ben şaşkınca ne yaptığına bakarken Zeynep "peki tamam" deyip arabama bindi.

Ben ne olduğunu anlamaya çalışırcasına "Ne dur bi dakka" derken Zeynep çoktan gitmişdi bile. Ağzımı şaşkınca açıp elim havada kalrken Zeynep'in bıraktığı boşluğa bakıyordum. Ardından ona dönüp "sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedim. "Beraber bi kahvaltı yaparız diye düşündüm" dedi. "Bana sordun mu?" dedim elimle kendimi gösterirken. "Şimdi soruyorm işte" dedi "ben kahvaltı etmem" dedim sinirle. "Beni izlersin o zaman, hadi gel" deyip bileğimden tutup arabaya götürmek istedi.

Elimi çekip "bana bak iki öpüştük diye havalara mı girdin sen?" dedim. Kafasını çevirip bana doğru yakınlaştı. Gözleri dudaklarıma kayarken "bildiğim çok güzel bi yer var eminim seveceksin" deyip benden uzaklaşarak arabaya bindi. Ben olduğum yerde durup onu izlerken "e hadi gelmiyor musun?" diye seslendi. "Of Azra" diye sitem edip bindim arabaya.

Bana sırıtarak baktığını görünce ona dönüp "işe geç kalırsam oyarım seni komiser" dedim. Yine gülümseyerek "tamam, kabul" deyip arabayı çalıştırdı. Dün akşamki cevaplarımdan sonra soğuk yapar diye düşünmüştüm. Ama tam aksine davranıyordu. E sen böyle yaparsan ben nasıl kendimi kaptırmadan durucam sana komiser.

Azra...
Deniz'den ayrılıp eve geldiğimde bi türlü uyku tutmamıştı. Onu düşünmekden yatakda dönüp durmuştum. En sonda telefonu alıp bi arama yapdım. "-Alo Reco nasılsın? -senden bişey isteyecektim -yok bişey olmadı, birinin numarasını bulmanı istiyorum"...

Üzerinden biraz geçdikten sonra Reco numarayı bulup bana mesaj olarak yollamıştı. Bende hemen kaydedip mesaj yazmıştım. Ama işler umduğum gibi gitmemişti pek. Tabi söz konusu Deniz olunca normaldi.

Beni mi deniyordu? sabrımı mı? Yoksa yıldırmaya mı çalışıyodu? Bilmiyordum. Dengesiz davranıyordu. Ama bildiğim tek şey ondan bu kadar kolay vazgeçmeyecektim. Hadi bakalım Deniz hanım sen mi yamansın ben mi? Hodri Meydan

Sabah erkenden kalkıp aşağı indim. Deniz hala evdeydi. Arkamı arabasına yaslayıp gelmesini bekledim. Biraz geçdikten sonra kafamı çevirince onu gördüm. Ona öyle dalmıştım ki Zeynep'i farketmemiştim bile. Yine her zamanki ifadesiyle bana bakıyordu. Anlamayan, çatık kaş, sorgular yüz ifadesi.

Onu en sonunda kahvaltıya gitmek için ikna etmeyi başarmıştım. Oflayarak arabama binip surat asması ikna etmek sayılırsa tabi. Ama ben onun bu hallerini de bi ayrı seviyordum. Bana anlamsızca tatlı geliyordu.

Gözlerimi yoldan çekip ona baktım. Kollarını göğsünde birleştirmiş yola bakıyordu. Sessizliği bozup "şu anki mutluluğunu polyanna bile görse kıskanırdı" dedim kinayeyle.

Gözlerini yoldan çekip bana çevirdi "seni espiri yeteneğini geliştirmen konusunda uyarmıştım" dedi. "Hadi ama somurtup durma bak yüzün erken kırışır" dedim "ne olur? beğenmez misin sonra?" dedi gözlerini kısarak. "Ben her halini beğeniyorum Boncuk" deyip göz kırptım.

Gözlerini devirip cevap vermeden tekrar kafasını yola çevirdi. A o da ne gülümsedi mi o? Kafamı biraz daha ona doğru çevirip "gülümsedin mi sen?" diye sordum. Bana dönüp "önüne bak Azra" dedi. Kafasını iki yana sallayıp yine gülümsemesini yüzüne takınırken. Onun bu haline ben de gülümseyip yola döndüm.

Yolculuğumuz sessiz devam ederken sessizliği bozmak adına radyoyu açtım. Çalan şarkıyla gülümsedim. Mavi mavi çalıyordu. Ardından ona dönüp "bak ya istesem denk getiremem" dedim. Gözlerini yoldan çekip önce bana baktı sonra çalan şarkıya odaklanıp hangisi olduğunu anlamaya çalıştı.

Şarkı nakarata girince elimi savurarak  "Mavi Mavi Mas Mavi gözleri Boncuk Mavi" diye eşlik ettim. Bana bakıp güldü. Ardından "koskoca emniyet amirisin yaptığın şeylere bak" deyip kafasını iki yana salladı. "Nihayet sizi güldüre bildik Boncuk hanım" dedim. Tekrar bana bakıp güldü ardından kafasını yola çevirip kapıya koyduğu eline yasladı.

Onu gülümserken görmek hoşuma gidiyordu. O an unutuyordum kim olduğumu. Emniyet amiriymişim, polismişim hepsi yok oluyordu. Sanki bi tek o varmış gibi geliyordu. Etraf durmuş ve sadece o varmış gibi... Ben ne ara ona böyle kapılmıştım, bilmiyordum.

Kahvaltı yapacağımız yere gelince arabadan inip oraya irelledik. Güzel, yüksek, yeşillik dolu biyerdi. Buraya hep gelirdim. Sakinleştirirdi buranın manzarası insanı. Mekanın sahibi yaşlı bi adamdı. Beni yakından tanıyıp severdi. Uzun zamandır uğramamıştım buraya.

Her zaman oturduğum masa boştu. Elimle Deniz'e orayı işaret edip oturduk. Deniz etrafı incelerken "Sana burayı seveceğini söylemiştim" dedim. Gözlerini etrafdan çekip bana çevirdi "Evet güzel" dedi. Ona bakıp gülümserken oturduğu yerden doğrulup gözlerini gözlerime dikti. Aha şimdi başlıyorduk işte bende nerede kaldı diyordum.

"Bak Azra, emrivakilerden hoşlanmam bu 1. Ben senin sevgilin değilim bu 2. Eğer işe geç kalırsam-" derken söznü kesip "tamam tamam anladım. Bu sefer kendimi yaralayıp başına kalmam merak etme" dedim alayla. "Seni bu sefer çaylaklara verme konusunda gram tereddüt etmem" dedi gözlerini kısarak "ona ne şüphe" dedim gülerek. O da gülümseyip kafasını tekrar manzaraya doğru çevirdi. Benim manzaram ise karşımda duruyordu...

Melek Yüzlü Şeytan (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin