12. Zorla Güzellik.

274 23 0
                                    

Azra...
Deniz bana hayatım boyunca unutamayacağım bir ders vermişti. Daha önce hiç bir kadın beni bu duruma düşürmemişti. En azından ben kendimi asla bu duruma düşürmezdim. Ama konu o olunca nedense yelkenleri suya indiriyordum hep.

Onun yanında mantığım devre dışı kalıyordu, hislerimle hareket ediyordum. Bu pek benim tercih edeceğim bi şey değildi. Deniz sözünü söyleyip gitdikten sonra hala bir elim arabada Deniz'in bıraktığı boşluğa bakar vaziyetde duruyordum.

Aklım başıma gelince dişlerimi bir birine sıkıp güldüm ve avuç içimle arabaya vurup geri çekildim. Gerçekten ben böyle bir oyuna nasıl geldim. Aslında Deniz'e değil de kendime kızıyordum. Ne bekliyordum ki kızın gelip kucağıma atlamasını mı?.

Bu güne kadar istediğim her kızı elde etmiştim. Ama Deniz herhangi bir kız değildi. Bunu kafama çarpa çarpa göstermişti. Kendi kendime düşünmeyi bırakıp bi karar verdim.

Madem istemiyordu, ondan uzak duracaktım. Zorlamanın bi manası yoktu, sonuçta zorla güzellik olmaz diye boşuna dememişler. Doğru başta biraz eğlence, biraz da işin şakasındaydım.

Ama ona yakınlaşınca kalbimin hızlanması, vücudumdakı bütün hücrelerin yer değişiyormuş gibi olmasından anlamıştım benim için herhangi bi eğlence olmadığını. Daha önce hiç bu kadar yelkenleri suya indirdiğimi hatırlamıyorum.

Kendimi kendi ellerimle ateşe atmıştım. Ne kadar beni etkilese de onu aklımdan çıkaracaktım. Çıkarmam lazımdı. Eve gidip kendimi banyoya atdım, duş alıp kendime gelip kendimi uykuya teslim etdim. Artık onu daha fazla düşünmeyecektim.

Sabah erkenden uyanıp işe gitmek için hazırlandım. Bugün işe erken gitmek istiyordum. Kimi kandırıyorsam, aslında tek derdim Deniz'le karşılaşmamaktı. Doğru, böyle ondan ömrümün sonuna kadar kaçamazdım.

Ama en azından bi süre böyle olması lazımdı. En azından aklım başıma gelene kadar. Camdan sokağa doğru baktım. Deniz'in arabasının hala orada olduğunu görüp, kapıyı kitleyip evden çıktım. Arabama hızla binip gaza bastım.

Onunla karşılaşmadığım için derin bi nefes aldım. Ama bu sabahın bi de akşamı vardı. Akşam karşılaşma ihtimalimizi düşünüp elimi saçlarımın arasndan geçirip ofladım. Bunca işimin arasında bide saklambaç oynayacaktım. Çok güzel...

Deniz...
Azra'ya sözümü söyledikten sonra ordan ayrılıp arkama bile bakmadan eve gitdim. Ben yanından ayrılırken hala aynı pozisyonda şoka girmiş gibi duruyordu. Ben gitdikten sonra da ne kadar öyle durduğu hakkında bi fikrim yoktu tabi.

Benim tanıdığım Azra bu olayı asla kendine yedirememiş hatta sinirden delirmiş olmalıydı. Peki ben neden böyle garip hissediyordum? Azra'ya dersini verip şimdi zafer kutlaması yapmam gerekirken neden içimde bişeylerin kırılması gibi bir hiss vardı? Son zamanlar duygularıma, yaşadığım hislere bi isim veremiyordum. Kendimi anlayamıyordum resmen.

Azra güzel biriydi, hoşdu, başarılıydı, otorite sahibi insandı ve baya cool'du. Ondan hoşlanıyor muydum? Bilmiyorum. Böyle şeyler bana hep uzak olmuştur. Hem öyle bişey olsa bile benm böyle şeylere ayıracak vaktim yoktu. Hem ne hoşlanıcam ondan uyuzun teki. Ayrıca çok da çapkın.

Neyse ne, bana ne, beni ilgilendirmez. Bu düşüncelere kendimi fazla kaptırmadan odama çıkıp uyudum. Yarın kurtarmam gereken hayatlar vardı sonuçta böyle şeylerle uğraşamazdım.

Sabah yine erkenden kalkıp hazırlanıp evden çıkacakken sokakta araba sesi duydum. Resmen tekerlek asfaltı inletmişti. Duyduğum sesle kapıyı daha hızlı açıp sesin geldiği yöne doğru baktım.

Azra mıydı o? Niye böyle bişey yaptı ki? Kendini araba yarışı pistinde sandı galiba. Tabi ya, amirimizin egosu zedelendi ya dün gece. Benimle karşılaşmamak için işınlanmayı bile icat ederdi bu gidişle.

Gülümseyip evden çıkıp hastaneye doğru gitmeye başladım. Hastaneye geldiğimde üzerimi değiştirmek için odaya girdim. Zeynep dolabından bişey alıyordu. Beni görüp kafasını bana çevirdi.

Gülümseyerek "Günaydıın" dedi. "Günaydın, sen dün gece nöbetçi değil miydin ne bu enerji?" dedim dolabımı açarken. Omuz silkip gülümsedi. Sonra aklına bişey gelmiş gibi bağırıp "A a nerdeyse unutuyordum bak bi adam geldi, seni sordu bana, bende henüz gelmedi dedim, olsun beklerim dedi. Şu an kafeteryada seni bekliyor" dedi tek nefeste.

Kaşlarımı çatıp ona döndüm "adam mı? kimmiş ki?" diye sordum. Omuz silkip "bilmem uzun boylu mavi gözlü biriydi" "allah allah" deyip saatime baktım hocanın gelmesine henüz 15 dakka vardı. "Ben gidip bi bakayım hastadır belki" deyip odadan çıktım.

Kafeteryaya indikten sonra etrafa göz gezdirdim. "Deniz" Birden bakmadığım yönden adımın seslenmesiyle oraya döndüm "Barışş?"

Azra...
Merkeze geldiğimde odama geçecekken Yankı gelip Baş komiserin bizi toplantı odasına çağrdığını söyledi. Elimi kapıdan çekip Yankıyla toplantı odasına doğru gitdik.

"Niye çağırmış biliyor musun?" diye sordum odaya doğru irellerken. "Öğreniriz" dedi kapıyı açıp önce benim geçmem için eli ile işaret yaparken. Ardından kendi de girip kapıyı kapattı. İçeri geldiğimzde baş komiser elleriyle sandalyeleri işaret ederek oturmamızı istedi.

Odada sandece 3müz vardık. Yankıyla bir birimize sorgulayan gözlerle bakarken birden konuşmaya başladı. "Çocuklar öncelikle sizi buraya çağırmamdakı sebep bi operasyon amaçlı. Ve sizin de anladığınız üzere bu operasyon gizli yürütülecek" dedi Yankıyla beni gösterirken.

Biz bir birimize bakıp kafa sallarken tekrar konuşmaya başladı. "Aramıza bi kişi daha katılacak. Merak etmeyin yabancı değil, sizin de gayet yakından tanıdığınız biri. Size bu konuda yardımı dokunacağına eminim" dedi.

Biz dikkatle onu dinlerken birden kapı açıldı. Baş komiser "gel kızım" deyince kafamı kapıya doğru çevirdim. Gördüğüm kişiyle önce şaşırıp sonra kaşlarımı çattım. "Burçinn??"

Engin Parlar (baş komiser)

Engin Parlar (baş komiser)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Melek Yüzlü Şeytan (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin