39. Limansız Gemi.

261 26 8
                                    

Azra...
Burçin çenesini tutamamıştı. Ona güvenmem hataydı zaten. Kafasına koyduğu şeyi yapardı. Söz konusu insanların canını yakmak, damarına basmak olunca bu konuda Burçin'in eline su döken olmazdı. Herşey onun istediği gibi olmak zorundaydı. Yoksa herşeyi yıkıp, döker, mahvederdi. Beni mahvettiği gibi.

Gözlerimi açıp çekinerek Deniz'e baktım. Şaşkındı. Böyle bişeyi beklemiyordu. Gözlerinde hayal kırıklığı vardı. Ya da daha fazlası. Bilemiyorum. Yüzüme bakınca herşeyi anlamış gibi hiçbişey sormadı bana. Kendimi çok çaresiz hissediyordum. Napıcağımı bilemedim. Sadece öyle durup Deniz'in bakışları altında ezildim.

Bağırsın, çağırsın, nefretini kussun, kavga edelim diye bekledim. Ama o hiçbişey söylemedi. Öylece sinirle arabasına atlayıp çekip gitti. Yine arkasından bakakaldım. Bakışlarımı Burçin'e çevirdim. Nefret ve öfke doluydu. Baştan aşağı onu aşağılayıcı bakışımla süzerek arabaya atlayıp Deniz'in peşinden gitdim.

Onu yakalamıştım. Arabayı çok hızlı kullanıyordu. Kaza yapmasından korkuyordum. Uzun kovalamanın sonunda arabamı arabasının önüne kırıp onu durdurdum.

Sinirle arabadan inip yanıma geldi. "Delirdin mi naptığını sanıyosun sen?" "Deniz bak-" lafımı kesip sanki demin söylemek isteyip de söyleyemedikleri döküldü dilinden "doğru mu söyledikleri?" "Deniz" "doğru mu dedim?" diye sorusunu tekrar etti.

Gözlerimi kapatıp kafamı onaylayarak salladım. Arkasını dönüp ellerini arabaya vurdu. "Allah kahretsin, inanamıyorum ya, şaka gibi" yüzünü bana çevirerek "demek o yüzden sordun o soruları bana, başından beri biliyodun" dedi gözlerini kısarak.

Kafamı iki yana sallayarak "ben de yeni öğrendim" dedim. "Oyun oynadın benimle" deyince "saçmalama Deniz" dedim. "Gözümün içine baka baka bana yalan söyledin" "ben sana yalan söylemedim, ben sana hiçbişey söylemedim" "ne farkeder ya, ne farkeder?" Yutkundu.

Gözleri dolmuştu. Ellerinin tersiyle göğsüme vurarak "Sen bana naptın, mahvettin sen beni, sen hayatıma girmeden önce mutluydum ben, sen bana naptın?" dedi. Ellerini tutup "Deniz yapma" dedim. Ellerimi itip benden uzaklaştı.

Arkasını dönüp derin bi nefes aldı. Tekrar bana dönüp "keşke hiç karşıma çıkmasaydın, keşke hiç tanımasaydım seni" dedi. Bu cümlesi kalbime dokunmuştu.

Ne acıtan bir cümledir dimi 'keşke hiç tanımasaydım seni'. Düşün ki birinin senden önceki hayatını aratacak kadar canını yakmışsın.

Kolundan tutup "yapma Deniz, ben seni seviyorum" dedim. İlk kez ona sevdiğimi söylemiştim. Plansız, düşünmeden. Öylece dökülmüştü dudaklarımdan. Ama çok yanlış bi zamandı. "Bırak" dedi ellerini kurtararak "sevme beni bırak".

Yüzünü yüzüme yaklaştırıp "Beni seviyosun öyle mi?" dedi kafasını sallayarak. "O zaman bana bi iyilik yap, çık git hayatımdan" dedi sert ve bi o kadar buz gibi sesiyle.

Ardından arabasına atlayıp çekip gitti. "Boncuk" diyerek bakakaldım arkasından.

Canım yanmıştı. Canımın yandığını hissediyodum. Hiç böyle olmamıştım. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Şehri yakasım vardı. Heryeri ateşe vermek istiyordum. Kül olana kadar. Ama asıl ateş benim içimdeydi. İçim yanıyodu. Ne yazık ki söndürmesi pek mümkün değildi.

Deniz...
Duyduğum şeyle tüylerim diken diken olmuştu. Yıkılmıştım. Şaşkındım. Babamın ölümüne mi üzülsem, bunu Azra'nın babasının yapmasına mı üzülsem, Azra'nın bunu benden saklamasına mı, yoksa tüm bunları Burçin'den öğreneceğime mi bilemedim. Tek bişey biliyodum. O da canımın yandığı.

Hiçbişey söyleyemedim. Nutkum tutuldu. Azra'nın yüzünün haline bakınca zaten herşeyi anlamıştım. Sormama gerek yoktu. O an sadece ordan gitmek istedim. Uzaklaşmak istedim.

Melek Yüzlü Şeytan (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin