8. Azrail.

261 27 0
                                    

Azra...
Hastaneden çıkıp emniyete geldim. Direkt odama geçtim. Ardımdan kapı açıldı, Yankı girdi odaya. Kapıyı kapatıp koltuğa otururken "off geceden beri tam 2 ihbara gittim ve 3 sorguya girdim bittim yani resmen bayrakları çektim" dedi isyan eder gibi.

Koltuğuma otururken "bi sakin ya sana da günaydın" dedim sakince. "Ohh gün size aydın tabi amirim". "Tamam kes zevzekliği de sorgudan bişey çıktı mı onu anlat?" "Hangisini soruyosun?" "Silah kaçakçıları" "Ha yok adam sağlam parça konuşmuyor" dedi kafasını koltuğa yaslarken "Senin işin onu konuşturmak zaten Yankı" dedim. "Allah allah çok biliyosanız siz konuşturun o zaman amirim, buyurun, önden alalım sizi" dedi ayağa kalkıp kapıyı gösterirken. Bende kalkıp "tamam hadi yürü" deyip sorgu odasına doğru irelledim.

İçeri geçip adamın karşısına oturdum. Yankı da ayakda ellerini dolamış bizi izliyordu. Adamn ağzını yüzünü dağıtmışlardı ama yine de konuşmamıştı. Tabi o AZRAİL"le karşılaşmamıştı henüz o yüzden.

Kendimi koltuğa yayıp bir elimi masanın üzerine koydum. Su bardağını ona doğru iterken. "İç" dedim. Bana bakıp hiç bir tepki vermeden kafasını öne eğdi. Derin bir nefes alıp "Naber Necati? Konuşamadık hiç. Çocuklar seni rahat ettire bilmiş mi? İyi davrandılar mı sana?" Yine konuşmadı. Yankıya bakıp "E bu konuşmuyo dili mi yok?"

Yankı olacaklardan haberdar gibi sinsice gülerken ben adama dönüp "aç ağzını" dedim. Açmayınca ayağa kalkıp elimle yanaklarını sıktım "aç lan ağzını dedim sana". Beklemediği için yerinden sıçradı. Elimle yanaklarını sıkarken otomatik ağzı açılınca "E dili yerinde niye konuşmuyo?" dedim.

Adamı elimle geriye itip yerime oturdum. Yankıya "kameraları kapattır" dedim adamın gözlerinin içine bakıp. Yankı odadan çıkarken "Ha benim emaneti de getir gelirken" dedim arkasından. Kafasını sallayıp çıktı. Geri dönerken 'tamamdır' diye gözlerini kapatıp açtı bıçağı bana verirken.

Ayağa kalkıp adama yaklaştım. Tekrar yanaklarını tutup bıçağı suratında gezdirdim. "Ee madem dilini kullanmıyorsun o zaman keselim değil mi?" dedim. Adamın gözleri fal taşı gibi açılınca bana ve elimdeki bıçağa korkuyla baktı.

Ben hareketlenirken birden konuşmaya başladı "ta-tamam k-konuşucam" dedi kekeleyerek. Gülerek Yankıya dönüp "e bunun dili çözüldü" dedim bıçağı ona verirken. Tekrar adamın karşısına oturup "anlat" dedim.

Adamın ifadesini aldıp odadan çıkarken Yankıya bi bakış attım o da dayanamayıp "ya tamam tamam sensin şampiyon en büyük sensin rahatladın mı?" Gülüp "çook" dedim. Ardından "Hadi bi kahve söyle de içelim sonra bunların işine bakarız" dedim. Yankı kafasını tamam anlamında sallayıp giderken bende odama doğru irelledim.

Deniz...
Zeynepin sorgularcasına bakan bakışlarından gözlerimi çekip koltuğa yaydım kendimi. Kafamı yaslayıp gözlerimi kapattım. Sakinleşmeye çalışır gibi derin bi nefes alıp verdim.

Azrayla baş başa kalınca ne konuştuklarını merak etmedim değil açıkcası. Ben bunları düşünürken Zeynep'in sesiyle düşüncelerimden kurtuldum "ee cevap vermeyecek misin" dedi. İnstiyatifimi hiç bozmadan "bütün gün bunları mı düşündün?" dedim umursamazca.

Uyarıcı ses tonuyla "Deniiiz" deyince gözlerimi açıp ona baktım. "Ne? Ne fark eder o ya da bir başkası?" dedim ellerimi havaya kaldırırken. "Fark eder canım senden bahsedince resmen gözlerinin içi parlıyo" dedi birden yerimden doğrulup "ne? kimin?" diye sordum. "Şu uyuz ve keçi olan komiserin" dedi 32 diş sırıtarak. "Nasıl yani?" diye sordum anlamayarak. "Hani deminden umursamıyordun noldu?" dedi gıcık ses tonuyla. "İyi söyleme çok ta umrumda" deyip tekrar yayıldım yerime gözlerimi kapatıp.

Ama o dayanamayıp anlatmaya başladı. "Tamam madem çok ısrar etdin anlatıyorum". Yerimden kımıldamadım ama kulağım ondaydı. "İşte yarasına bakarken dikişlerini kimin attığını sordum, o da senin ismini söyledi, böyle söylerken sanki gözlerinin içi gülüyordu bi yere dalmış gibi yani tam anlatamıyorum, fark ettirmemeye çalıştı ama ben yakaladım tabi benden kaçm-" sözünü kesip "nasıl?" diye sordum. Yeniden anlatmaya başlarken "Söyledim ya kızım işte böyle parlıyor gib-" tekrar sözünü kesip, gözlerimi açıp ona baktım. "Onu demiyorum, yarası nasıl?" "Haa onu diyoyosun iyi ama zorlamış baya, zorlamaması gerektiğini söyledim" dedi.

Alaycı tavırla gülüp "seni dinlemeyeceğine eminim" dedim  "evet öyle bişey dedi zaten" "ne dedi?" "Benim işim zor dedi" "uyuz işte" dedim gülerek. "Hayırlı işler Deniz hanım" dedi kaşlarını havaya kaldırıp dudakları aşağı doğru kıvrılırken. "Üff saçmalama ya" dedim suratımı buruşturup.

O anda kapı açıldı "oo kızlar rahatsız etmiyorum umarım keyifler yerinde mi?" diyen sesle ikimiz de ayağa fırladık. Hasret hoca elleri belinde sinirli şekilde bize bakarken "Acilde bi sürü hasta var ve siz burada keyif mi çatıyorsunuz?" dedi. Zeyneple bir birimize bakarken "Siz hala burada mısınız? Benim şimdi sizin bıraktığınız boşluğa bakmam gerekiyordu. HADİ HADİ HADİ" dedi ellerini çırparak. İkimiz de koşarak Acil'e indik.

Yorucu günün ardından hastaneden ayrılıp arabama doğru irelledim. Arabam Azra beni emniyete götürdüğü günden beri burada kalmıştı. Nihayet kavuşmuştuk sonunda. Zeynep evden bi kaç parça bişey alıp eve öyle geleceğini söyledi. Bende arabama binip eve doğru sürdüm.

Evimün önüne geldikte Azra'nın arabadan inip kitlediğini gördüm. Beni görünce arkasını arabaya yaslayıp ellerini ceplerine atıp bekledi. Ben de arabayı park ettikden sonra indim. Gözlerinin üzerimde olduğunu hiss ediyordum. Arabayı kitleyip arkamı arabaya yasladım. Kollarımı bir birine dolayıp ona baktım.

Sessizliği bozan kişi o olmuştu. "Zeynep yok mu?" diye sordu. Ne yani merak ettiği şey Zeynep miydi. Gülümseyip "Bakıyorum da çok sevdin Zeynep'i" dedim. "İyi kız" dedi "İyi, vakti gelince cennete gider o zaman" dedim. "Neden böyle bişey yaptın?" diye sordu. Aslında neyi sorduğunu biliyordum ama yine de "ne yapmışım?" diye sordum. "Sen çok iyi biliyorsun bence  ne yaptığını doktor hanım" dedi. Gülümseyip " sen hala orada mısın?" dedim. Tek kaşını kaldırıp bana bakınca "Fena mı? Zeynep'le daha da yakınlaşmış oldun böylelikle" dedim alay eder gibi.

Gülümseyip, yaslandığı arabadan ayrılıp bana doğru yürümeye başladı yine dibime kadar girmişti. Bu sefer istesem de geri çekilemezdim arkam arabaya yaslanmıştı çünkü. Yüzüme yaklaşıp "beni gerçekten kıskandığını düşünmeye başlıycam artık doktor" dedi Gülümseyip kafamı ona uzatarak "ya ne demezsin, geberiyorum kıskançlıktan" dedim sesimi kısarak.

Fırsat bulmuş gibi bana daha da yaklaşıyordu. O bana yaklaşınca bir birine doladığım ellerin otomatik çözülmüştü. Biz normal mesafeden konuşamıycak mıyız acaba?

Gözlerini gözlerime dikti bende gözlerimi çekmedim. Bakışları dudaklarıma doğru kayarken alt dudağının ısırdı. Bu haraketinden sonra sesli şekilde "ıhım" dedim ikimizi de girdiğimiz auradan çkarmaya çalışırcasına.

Tekrar bakışları gözlerime çıkarken dibimde olduğu için kısık sesle konuştu "ne zaman itiraf etmeyi düşünüyorsun?diye sordu. Bende aynı onu taklit eder gibi "neyi?" diye sordum kafamı sallayıp, gözlerimi bi sağ bi sol gözünde gezdirirken. Dudaklarını yalayıp gülümsedi "Benden hoşlandığını..."

Melek Yüzlü Şeytan (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin