selam, yine ben! günün ikinci bölümü, ilkini atlamayın!!! yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın lütfen. sizleri çok seviyorum. iyi okumalar perisiii 🧚♀️
supersinasia güzelim için!
Lojmanın bahçesinde oturuyordu genç kadın. Beyaz elbisesinin üstüne hiçbir şey almamıştı, üşüyordu ama umurunda değildi. Güzel geçmişti ilk günü, bunu inkâr edemezdi fakat kızıl askerin söylediği şeyler kafasını karıştırmıştı. Ömrü hayatı boyunca hiçbir yere kendisini ait hissedememişken tek doğru tercihinin öğretmenlik ve doğu olduğunu düşünüyordu.
Bu düşüncesi de mi yanlıştı yoksa? Kendimi ne zaman bir yere ait hissedebileceğim...
Kollarını bedenine dolayıp gözlerini kapattı, rüzgârın saçlarını okşamasına izin verdi. Abisi okşardı saçlarını, ama annesinin eksikliğini çok hissetmişti. Abisi ona rüzgar her saçlarını okşadığında o annemin elidir demişti. Şu an ihtiyacı vardı annesine, huzurlu hissetmek istiyordu.
Omuzlarına bırakılan ceketle irkildi. Gözlerini araladı, yanına oturan kızılı gördü. Hiçbir şey söylemeden dudaklarının arasına kıstırdığı sigarasını yaktı, dumanıyla ciğerlerini doldurup kemikli parmaklarıyla kavradı.
Sinirli gözlerini kızılın parmaklarından ayırdı, önüne döndü. "Ne oldu?" diyerek sordu kırıldığını istemeden belli eden sesiyle. "Meslek hayatımın ilk gününde sözlerinle canımı sıktığın yetmemiş gibi gecesini de mi bozacaksın?"
Parmaklarının arasındaki sigarayı kadına uzattı. "İstemem," dedi kesin bir dille.
"Kullanmıyor musun?"
Söylediklerini umursamaması canını sıkmıştı. "Hayır!" dedi yükselttiği sesiyle. "Bir gün kullanacak olursam da bu seninle asla olmaz zaten." İki elini havaya kaldırdı, Berk. Onun dilinde sustum demekti bu. Ama genç kadın susmasını istemiyordu; bilhassa konuşmasını, ona bir şeyler söylemesini istiyordu çünkü içindeki öfkeyi dindiremiyordu.
"Tayinimi istemeyeceğim," dedi kararlılıkla. "Eğer beni görmek istemiyorsan, yeğenini farklı bir öğretmene verirsin." Sertçe yüzüne baktı. "Anladın mı yoksa tekrar etmem gerekiyor mu?" Düşünmek için sigarasında nefeslendi.
Genç kadının ait olduğu yer burası değildi. Daha iyi şartlarda, belki Antalya, İzmir, İstanbul gibi şehirlerde yapmalıydı öğretmenliğini. Bencilce bir istek olduğunu düşünmüyordu. Onu düşünüyordu. Bunu neden yapıyordu bilmiyordu ama daha iyi şartlara sahip olabilirdi.
"Burada olduğun sürece," dedi düz tutmaya özen gösterdiği sesiyle. "Melis'i emanet edebileceğim tek öğretmen sensin." Şaşırdı, Aybike. Bunu gizleyemeden, "N-ne..." diyerek kekelediğinde Berk kendisini düzeltti. "Şahsi algılama."
Sinirlerine hakim olamadı, genç kadın. Oyun mu oynuyordu bu adam? İstediği şey neydi de sözünün arkasında -ne kadar kırıcı olsa da- durmuyordu! "Şahsi algılamaymış..." diyerek söylendi, öfkeyle ceketi çıkarıp yere attı. Hemen sonrasında da dudaklarından dökülen küfre engel olamadı. "Söylediklerini şahsi algılamak gibi bir hataya düşersem kendi kafama sıçarım zaten!"
Stresle dudaklarını ıslattı, kızıl. Bir seferlik kadını terslemek yerine dürüst olmayı seçmek istedi. Gerçi ters davranışlarında da öyleydi, yalan hiçbir şey söylememişti. Anlaşamamalarının nedeni belki de buydu. Berk, eleştirilerek büyümüş bir çocuktu. Genç kadının ise pamuklara sarıp sarmalanmış bi' şekilde büyütüldüğünü düşünüyordu.
"Niyetim seni sinirlendirmek değildi, küçük hanım." Yeni bir sigara yakmak istedi ama dürtüsüne engel oldu. "Kafana bir şey yapmana gerek yok, ilişkimiz şahsileşmeyecek zaten." Bakışlarını ela gözlere dikti. Sert, öfkeli ama arkasında saklanan o kırgın ifadeyi gördüğünde belli belirsiz yutkundu. Bu ifade ona çok tanıdık gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pus / ayber
Fanfictionbaşarılı komutan özkaya, genç anaokulu öğretmeni eren'in ait olmadığı yeri ona hatırlatmaktan çekinmiyordu.