2.4

1K 73 73
                                    

herkese selam! bölüm sonu bomba, bizden söylemesi... lütfen yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın yoksa çok üzülüyoruz.. iyi okumalar perisi benim en en ennnn güzel perilerime 🧚‍♀️

Komutan Berk Özkaya ilk kez; gördüğü kabusun etkisiyle kulağında yankılanan hayali kurşun sesiyle, nefes nefese bir şekilde uyanmadı.

Nefesi düzenli, kulakları huzurluydu. Sessizce uyumuştu. Rüyasında yaralanmamış, şehit olmamış veya babasını yeniden ve yeniden kaybetmemişti. Sadece uyumuştu. Bunun ihtimalinin var olmayacağını düşündüyse yaşamıştı işte... 

Kendi kendine gülümsedi; bir gün intihar etmeye teşebbüs edeceğini veya komutanının kız kardeşiyle de sevgili olacağını da düşünmezdi. Bu genç kadın ona ihtimal vermediği her şeyi en güzel haliyle sunan bir periydi; ihtimaller perisi.

Yüzünün önüne düşen bir parça saç tutamını gördü. Yatakta ağır, sessiz hareketlerle yan bir şekilde döndü. O bukleye korkak bir naziklikle dokundu. Onu incitmek istemiyordu. Hayatında kıyamayacağı tek insandı belki küçük hanımı. Onu hep severdi, onu hep korurdu ve ondan her zaman çekinirdi. Çünkü o çok güzeldi. Bu dünyadan değil gibiydi. Sevişi güzeldi, nefret edişi güzeldi, siniri güzeldi... 

Saçları en güzeliydi ve Komutan Berk Özkaya, Öğretmen Aybike Eren'i gördüğü ilk an dizlerinin üstüne çöküp avuçlarının arasına aldığı yüreğini ona uzatacağını ve saçlarıyla hayata bağlamasını isteyeceğini asla bilememişti. O, yanılmıştı. Olmaz sanmıştı.

Beline kadar inen çarşaf üst tenini çıplak bırakmıştı. İşaret parmağını, tüy gibi hafif dokunuşlarla boynundan omuzlarına indirdi. Sanki Tanrı insanları yaratırken bu kadına ayrı bir zaman dilimi tanımıştı. Omuzları, boynu, yüzü, bacakları, kalçası, göğüsleri... Aklına gelebilecek her bir kıvrım büyük bir özenle resmedilmiş en güzel portreydi. 

Göğüslerine dokunursa huylanacağını biliyordu, orayı es geçti çünkü uyanmasını istemiyordu. İnce, avcuyla kavradığı an içini ısıtıp kan akışını hızlandıran belinde gezdirdi parmağını. O an hassaslaştı, genç kadın. Uykusundan uyanmadı ama kızıl komutanın anlayamayacağı mırıltılar çıkararak aralarındaki mesafeyi biraz kapattı.

Kendi kendine gülümsedi, kızıl. Belinden aşağısına baktığında tek bacağının çarşaf dışında olduğunu gördü. Ne kadar da dağınık uyuyordu öyle... Normalde düzensizlikten hoşlanmazdı, komutan. Ama konu küçük hanımıysa eğer düzenin düşmanı olur; dağınıklığa köle olarak adardı kendisini. 

"Ben..." dedi kısık çıkan sesiyle. Bu sırada kadın uyanmış ama gözlerini açmamıştı. Üstünün çıplak olmasından dolayı duyduğu utanç bir kenara dursun onun söyleyeceklerini merak ediyordu. "İlk defa bir insanın beni koşulsuz, şartsız ve çıkarı olmadan sevdiğini hissediyorum. Kalpten... Kalpten ve ruhtan. Beklentisiz, sadece sevgi." Genç kadının belli belirsiz tebessüm edişini gördüğünde uyandığını anladı. 

Kıkırdayarak, "Sevgi de bu değil mi zaten?" diyerek sürdürdü sözlerini. "Koşulsuz, saf. En içten."

Hâlâ gözlerini açmamasını anlayışla karşıladı, utanıyor olabilirdi. Ayağa kalktı, üstüne rastgele giysilerini geçirdi ve yeniden yanına uzandı. Yan şekilde dönüp aralarındaki mesafeyi azalttığında dudaklarının üstüne bir öpücük bıraktı, "Numaracı..." 

Kadının gülümsemesini kendi dudaklarında hissettiğinde bunun dünyanın en güzel teması olarak adlandırdı. Gülüşü, gülüşüne bulaşmıştı... 

Dudaklarından başlayarak boynuna doğru minik öpücükler bırakırken fısıltıyla konuşmaya da çalışıyordu. "Numara yapmaya utanmıyor musunuz, küçük hanım?"

pus / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin