herkese selam, biz geldik! sen dik dur, ayberfc... biz ficlerle buradayız! 💘
yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı lütfen unutmayın, iyi okumalar perisi en güzel perilerimeee 🧚♀️
🎶: sertab erener - bir damla gözlerimde
Komutan Berk Özkaya, Süsen Kılıç imâsı yaptığı komutanını o geceki parkta bulacağından emindi. Takdir edersiniz ki tahmin ettiği gibi de olmuştu. Uzun gövdeli bir ağacın arkasına gizlenmiş, bankta oturarak yıldızları izleyen Ömer Eren'i gözlemlemeye başlamıştı. Onun canını yakmıştı, öyle değil mi? Sol yanının üstüne basmış, çiğneyip geçmişti.
Pişman olup olmadığı hakkında düşünmemişti, vicdan yapmak asla istemiyordu. Ömer'in yaptıkları az mıydı? Öz kardeşinin üstüne iftira atmış, ayrılmalarına neden olmuştu. O, iadeyi ziyaret yapıyordu yalnızca. Gelen hiçbir topu vurmadan geri göndermezdi.
Yine de kumral komutanın yanına gitmek istedi. Evet, birbirlerini sevdikleri söylenemezdi. Berk Özkaya, Ömer Eren'e baktıkça yürüyen bir hain görüyordu. İhanetçi... Fazlası değil. Nasıl inanmıştı bilmiyordu ama samimiyetine güvenmişti. Artık sıfırdı, ona inanmazdı.
Ağacın gövdesinin arkasından çıktı, Ömer'in oturduğu banka doğru ilerledi. Kumral komutan, adım seslerinden anlamıştı kimin geldiğini. Gözlerini gecenin karanlığından ayırdı, kızıl düşmanına yönlendirdi. Askeri pantolonunun cebinden sigara paketi çıkarışını izledi, sonra da kendisine uzatmıştı.
Bir şey söylemeden uzattığı sigarayı aldı. Dağılmış yüzünü inceledi ama umurunda olmadı. Çakmağı aldı, yaktı ve dudaklarının arasına götürerek derin bir dumanla doldurdu ciğerlerini.
Berk, Ömer'in ona bozuk olduğunu anlıyordu. Gülesi geldi aralarındaki duruma. Sigarasını yakarken kumralın yanına oturdu, kendisini tutamayıp güldü. Ömer'in ise sinirleri iyice bozulmuştu.
Tutumuna hâkim olamadan, "Ne sırıtıyorsun lan?" diyerek sordu ama kendisinin de kızıldan pek bir farkı yoktu. "Hiç..." Sigarasından bir nefes çekti, kızıl komutan. "Birbirimizi boğazlama durumuna geldik, hâlâ bir kız için bozuk atıyorsun bana. Gülmeyelim de ne yapalım?"
Sessizleşti, Ömer. Bir kız dediği kişi Süsen'di. En büyük yarası. En büyük acısı, karası, canı... "Bir kız dediğin kişinin kim olduğunun farkına var, ona göre seç laflarını." Öne eğdiği başını hafifçe sola çevirdi, kızıla yan bir bakış attı.
Alt dudağını düşünürken dişledi, komutan. "Sen benim sevdiğim kıza iftira atıyorsun ama, Ömer?" Sigarasını dudaklarının arasına götürmekten vazgeçip parmaklarının arasında konumlandırdı, kumral. Ciddileşti ama laf sokmak, ona karşı çıkmak için bir duygu değişimi değildi bu. Aksine dinlemek, anlamak ve kendisini açıklamak için yapılan bir değişimdi.
"Kendi öz kardeşin olduğunu bile bile üstelik," dedi her bir kelimeye ayrı ayrı vurgu yaparak. Sigarasını dudaklarının arasında kıstırıp, "Onu mutsuzluğa ittin," dedi onaylamazca. "Süsen'i sadece senin yanından tanıyor olsam da ben ona aynı şeyi yapmazdım."
Sırıttı, Ömer. "Ben kardeşimi senden korumak istedim." Kızılın gözlerine samimi bir bakış attı. Gerilen yüz hatlarını seçebiliyordu. "Neyimden korumak istedin?"
Sigarasından nefeslendi, Ömer. Bir süre zihnini dinledi. Nasıl cevap vereceğini daha öncesinden hiç düşünmemişti çünkü Berk'e baktıkça kendisini görüyordu. Aynı kağıdın iki yüzüydü, onlar. "Karşıma geldiğinde o gözlerinde ne gördüm, biliyor musun?"
Kızıla baktı, dikkatle dinlediğini görünce devam etti. Samimiydi sözleri, bundan ötürü alaycı değil ciddi dinliyordu Berk Özkaya. "Kendimi. Hırsımı, acılarımı, üzüntülerimi... Biz seninle aynı kağıdın iki ayrı yüzüyüz, aslanım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pus / ayber
Fanfictionbaşarılı komutan özkaya, genç anaokulu öğretmeni eren'in ait olmadığı yeri ona hatırlatmaktan çekinmiyordu.