selamlar, biz geldik! yorum yapmazsanız kurgu aniden final oluyormus öyle duydumsşldkfmnaşlksfna 💘
sizleri çok çok seviyoruzzzz, iyi okumalar perisiii 🧚♀️
unutmadan... bu bir geçiş bölümüdür efenim ✨
🎶 dolu kadehi ters tut / yangın
"İzem, sen neden durgunsun bu kadar?" diyerek sordu genç kadın büyük bir merakla. Balkonda oturmuş karşılıklı kahvelerini içiyorlardı ama kızda bir soğukluk var gibiydi. Onu daha önce böylesine düşünceli gördüğünü hatırlamıyordu. Her zaman berraktı, İzem. Neyi düşündüğünü, hissettiğini okuyabildiniz yüzünden. Hislerini saklamayı asla sevmezdi, arzuları açıktı.
Oysa şimdi olduğunun tersi gibi davranıyordu.
Hafif şakaya vurmak için, "Berk'le beni gördüğün içinse..." Uzun süre sonra samimi bir kıkırtı bıraktı, İzem. "Hayır ya, ne alakası var... Bir kere çok komik bir andı! Tıpkı filmlerdeki gibi."
Kahvesinden bir yudum aldı, öğretmen. İlgili bir sesle sordu. "Sorun ne o halde?"
İzem, sarı kupasının etrafına parmaklarını sarıp tırnaklarıyla ritim tutmaya başladı. Başı öne eğikti, nereden başlayacağını bilemiyordu. Daha doğrusu, nasıl başlayacağını. Çünkü Kaan, Aybike'nin en yakın arkadaşıydı ve hislerini bilemezken, kontrol edemezken böyle bir şeyi açmak ne kadar doğru olurdu bilmiyordu.
"Anlatmak istediğini fark ediyorum," dedi yumuşak sesiyle. "Hep sen dinliyorsun insanları, belki anlatma zamanın gelmiştir artık." Samimice arkadaşının kupasındaki eline uzanıp tuttu. "Ben senin arkadaşınım, İzem. Her sorununu kendi içinde çözemezsin."
Genç kadın, İzem'in duvarlarını tam aştığını zannederken çalan kapı sinirini bozmuştu. Oturduğu sandalyeden ayaklanırken, "Kim bu densiz ya!" diyerek hayıflandı. Genç kız, alelacele ayağa kalkıp elbisesini çekiştirirken, "Belki Kaan'dır..." dedi. Kalbine engel olamamıştı ve bu engel olamayış, sesinin cıvıl cıvıl oluşuna neden olmuştu.
Olduğu yerde adımlarını durdurup arkasını döndü, Aybike.
"Ben bu ses gülümsemesini biliyorum ama..." dedi mırıldanarak. İzem ise şaşkınlıkla araladı gözlerini. "H-hayır ya, Aybike! Elbisem bozulmuş, katlanmış yukarı. Böyle mi çıkayım insanların karşısına?"
Güldü, Aybike. "Ben anladım senin sessizliğinin nedenini... Baş başa kalalım, alacağım hesabını." Hemen sonrasında İzem'den üç yaş büyük olduğunu hatırlayarak kapıya ilerledi. "Ablayım ben, abla!"
İzem, arkadaşının söylediklerini umursamamaya çalışarak kapıya doğru peşinden ilerlediğinde karşısında Kaan'ı değil; Ömer'i gördü. Birkaç kez denk gelmişti bu adamla. Aybike'nin abisiydi, sohbette etmişlerdi. Ama pek ısınamamıştı işte. Açıklayamadığı engeller vardı sanki önünde.
"Abisinin güzeller güzeli fıstığı!" Ömer, Aybike'ye samimi bir şekilde sarıldığında gözlerini kaçırdı. Kardeşlik şu dünyadaki en güzel duygulardan birisiydi.
"Selam, İzem. N'aber?" Ömer'in uzattığı eli sıkarak tebessüm etti. "Selam, iyidir ya. Senden?" Güldü, Ömer. "Hâlâ terapi gerektirmeyecek kadar iyi..." İzem kıkırdadı. "Ona ben karar veririm, buradan da pek ihtiyacın yok gibi durmuyor."
Kıkırdadı, Ömer. Aybike ise araya girdi. "Bence de ihtiyacı var, İzo'm..."
Ömer, kız kardeşinin saçlarını karıştırdı. "Abiye öyle söylenmez."
Genç kadın söylenerek saçlarını düzelttiğinde, "Sana kahve ikram edecektim ama artık umurumda değil!" dedi. "Git al."
Ömer, salona ilerleyip koltuklardan birine oturduğunda Aybike de tekliye geçmişti. İzem, Ömer'in oturduğu koltukta yerini aldıktan sonra kumral komutan kolunu koltukta uzatmış, genç kıza kısa bir bakış atmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/327011024-288-k677898.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pus / ayber
Fanfictionbaşarılı komutan özkaya, genç anaokulu öğretmeni eren'in ait olmadığı yeri ona hatırlatmaktan çekinmiyordu.