Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Berk, Ömer'e zar zor kendisini affettirerek odasından gizlice aldığı dosyaya bakıyordu. Gecenin biri miydi yoksa ikisi mi kesinlikle bilmiyordu. Tek bildiği bu dosyayı yarın sabahın erken saatlerinde yerine koyması gerektiğiydi.
Amacından sapamazdı. İnkâr etmiyordu, asla etmiyordu. Ömer onu saplandığı bataktan kurtarmaya çalışmış, elinden tutmuştu. Sürekli bir abi edasıyla yaklaşmıştı ama artık bu duruma minnet etmeyi aşması gerekiyordu.
Ömer annesini tanımıştı, Berk tanımamıştı çünkü o daha bebekken doğum sırasında can vermişti.
Ömer babasıyla iyi ilişkiler kurmuştu ve babası vakti geldiğinde ölmüştü, Berk babasıyla iyinin i'sini bilmez ve sürekli aşağılanırdı.
Ölümü ise ülkedeki terörizme yardım ve yataklık yapan uyuşturucu baronları yüzünden olmuştu.
Onları bulmak istiyordu. Babasının saçını okşamadığı, her saniye emir aldıklarına karşı biriktirdiği sinirini fiziken ve ruhen altı yaşındaki o kızıl çocuktan çıkarmanın hesabını sormak... Evet, bunu istiyordu.
Berk'in hayattaki tek amacı içindeki o sahipsiz, küçük oğlan çocuğuna başardım aslanım! diyebilmekti. Başardım, acı çekmek yerine uyuyabilirsin artık.
Dosyayı karıştırmaya devam etti, gazete kupürlerini boştaki eliyle hızlı hızlı geçmeye başladı. Çok yaklaşmıştı, hissediyordu. Başarabilecekti. Sonunun ne olacağını bilmese dahi içindeki çocuk için çırpınabilecek, ona verdiği sözü gerçekleştirme ihtimalinin ışığında aydınlanacaktı.
Kapının sertçe vurulmasıyla yutkundu. Ayağa kalkmak istedi, yapamadı. Bir süre elleri titredi. Dosyanın bir sonraki sayfasını çevirdiğinde, "Geri zekalı!" diyerek bağıran Ömer'in sesini duydu. "Aç lan kapıyı!"
Dosyadaki isme baktı, bir kalemle hızla kağıt parçalarının üstüne yazdı. Odasından çıkıp kapıya ilerlediği sırada her şeyin bittiğini hissediyordu. Ruhunu aniden saran o karanlık, yerini küçük çocuğun aydınlığına bırakamaz olmuştu.
Kapı kolunu kavradı, derin nefes alarak açtı. Açar açmaz ise Ömer Komutanın onu içeri itişini kabullenerek başını önüne eğdi. "Sahtekar herif, yüzüme bak lan!"
Bakmadı. Gözlerinin dolmaması için savaşlar vermeye başladı. Ağlama dedi içindeki ses. O bizi anlayamaz, vücudu küçüklüğünde hep sevgiyle okşanmış.