3.8

669 56 169
                                    

herkese selam! lütfen yıldıza basmayı ve özellikle bol bol yorum yapmayı unutmayın çünkü güzel şeyler okudukça motivasyonumuz artıyor! 💘

iyi okumalar perisi ennn güzel perilerime 🧚‍♀️

Genç kadın, İzem'in uzattığı büyük termosu piknik çantasının içine sığdıramayacağını anladığında dudağını büzdü ve tek elini beline yasladı. "Eee," diyerek söylendi düşünceli düşünceli. "Bunu elimizde taşıyacağız mecbur."

İzem, arkadaşı Hüma'nın omzunu usulca dürttükten sonra eğlenircesine konuştu. "Senin sevgili eşin taşır herhalde?" Huzurlu sesiyle kıkırdadı, Hüma. Aybike'nin evine geleli üç hafta kadar olmuştu ve sevgilisi Emir ile yıldırım nikahıyla evlenmişlerdi. Düğün yoktu, Hüma da istememişti zaten. "Taşır tabii, ben isteyeyim yeter."

Kumral komutan, arabanın bagajına taşıdığı piknik örtüsünün işini bitirdikten sonra yeniden yukarı çıkmıştı. Normalde kızların çıkacağı bir piknik olacaktı. Birlikte oturacaklar, yemek yiyecekler ve eğleneceklerdi ama ilk başta Emir ile Berk'in, sonrasında da Kaan'ın ve Ömer'in olaya dahil olmasıyla büyük nüfuzlu bir etkinlik haline gelmişti. 

"Aşağı taşınacak bir şey var mı, fıstığım?"

Ağır piknik çantasını kucağına doğru uzatıp, "Ellerinden öper," dedi tatlı bir tebessümle. İzem, yakın arkadaşının sevimli hallerine karşı kıkırdadığında Ömer gülümsedi. Piknik çantasını eline aldı, İzem'e baktı. Mavi bir mom jeans giymişti, üstünde ise sarı renk, omuzları kabarık bir crop vardı. 

Saçlarını kahkül kestirişi gözünden kaçmamıştı. Üzerine üstlük yaptığı topuz yüz hatlarına çok yakışmıştı. "Saçlar yakışmış," dedi kızı süzmekten çekinmeden. İzem, sürekli kendisine bakan bu gözlerin altında utançla hareket ederek ellerini cebine yerleştirdi. "Teşekkür ederim."

Genç kadın, abisinin İzem'e karşı olan ilgisini fark etmişti. Yakınlaşsınlar istemiyordu çünkü genç kızın kalbinin Kaan'a daha yatkın olduğunu düşünüyordu. Üstelik, Kaan zaten Ömer'i zar zor unutmuştu ve bir daha birbirleri ile etkileşim içerisine girmelerinin hiçbir boyutta taraftarı değildi; konu ne olursa olsun.

Abisinin omzuna vurarak, "Sen bi' gitsene ya!" diyerek yükseltti sesini. "Emir ile Berk'e yaptırıyorsun her şeyi, yorulmuştur onlar. Git yardım et."

Bir şey söylemedi, Ömer. Kızılın ismini duyduğunda geriliyordu. Aralarındaki o soğuk savaşın geldiği nokta çok tehlikeliydi. Her an her şey olabilir, birbirlerinin damarlarına basabilirlerdi. 

Kız kardeşine ses etmeden, daha doğrusu Berk Özkaya'nın tehditleri karşısında ses edemeden piknik çantası ile aşağı indi. İki araba şeklinde gideceklerdi. Berk, Emir, Hüma, Aybike bir araba; Ömer, Kaan ve İzem bir araba. 

Bu durumdan pek hoşnut değildi, Kaan. Bu nedenle marketten aldığı plastik tabaklarla binaya doğru ilerlediğinde Ömer'in arabasına nasıl binebileceğini düşünüyordu. Eskiden olsa heyecanlanır, içi içine sığmazdı ama artık yüzünü görmekten büyük bir memnuniyetsizlik duyuyordu.

Aybike, turuncu renkli crop üstünü düzelttiğinde, "Nasıl duruyor ya?" diyerek sordu. Hüma ise gülümsedi. "Sen ne giyersen giy Berk hep hayran kalıyor zaten." İzem kıkırdadı. "Bu sefer kedinin renginde giymiş..." Genç kadının üstüne doğru gelmesiyle evin içinde gülerek koşturmaya başladı. "Vahşi, büyük bir Aybike odası kedisi Turuncu Garfield!"

İzem, Aybike'den kaçmaya çalışırken açık evin kapısından içeri giren Kaan'a çarpması bir olmuştu. Gülümseyerek, "Çok özür dilerim..." dedi ve şaşırmış oğlanın arkasına geçerek bedenini sakladı. "Şu arkadaşına bir şey der misin beni kovalamasın!"

pus / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin