herkese selam! yorumlarda genel anlamda bir düşüş yaşanıyor... umarım devam etmez çünkü yazarken çok keyif alıyoruz, yorumlarınızı okumak daha keyifli :')
yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı lütfen unutmayın! iyi okumalar perisi 🧚♀️
Genç kadın, küçük sırt çantasındaki gerekli malzemeleri kontrol ettikten sonra lojmandan ayrıldı. Bugün öğrencileri gelmeyecekti; yarın ise karne verecekti ve sıradan bir şey olsun istemiyordu. İlk kez karne almayacaktı, verenlerden olacaktı. Bu gururunu okşuyordu.
Okuldaki malzeme olanağı daha yüksek olduğundan orada yapmaya karar vermişti. Kız öğrencilerine hello kittyli, erkeklere ise sürekli taklidini yaparak oyun oynadıkları örümcek adamlı karneler hazırlayacaktı.
Telefonundan saate baktı, henüz dokuzu kırk iki geçiyordu. Gün boyu vakti vardı! Kendi kendisine gülümsedi. Belki de çocuklardan daha heyecanlıydı, onları mutlu edecek olmak ve bir an bile olsun gençken anacakları öğretmen olma düşüncesi hoşuna gidiyordu.
Onu bu düşüncelerinden ayırıp adımlarını durduran şey kulaklarını okşayan kadifemsi erkek sesiydi. "Küçük hanım?"
Gözlerini kapattı. Onun sesini duydukça dudağının kenarından öpüşü geliyordu aklına. Anlamıyordu... Dudaklarına kadar yaklaşmış, arkadaşız diyerek bariz alay etmişti ama onda bile bu kadar heyecanlanmamıştı. Minik bir dudak kenarı öpücüğü nasıl esir alıyordu ruhunu da göğüs kafesine sıkıştırıyordu?
Hardal sarısı ceketini düzeltip morla turuncu renklerinin hakim olduğu çiçekli elbisesinin eteklerini okşadı. Sanki güzel durup durmadıklarından emin olmak istiyor gibiydi. Yanına gelen, kamuflaj içerisindeki kızıl komutana bakarak, "Hayırdır?" diyerek sordu. "Seferden mi?"
"Hıhı," dedi kızıl dalga geçerek. "At üstünde Viyana'ya kadar gidip geldik az önce." Genç kadın imayla kaşlarını kaldırdı, şaşırmış gibi bir taklit yapmıştı. "At iyi mi?"
Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı, kızıl komutan. Alt dudağında hızlıca dilini gezdirip kadını süzdü. "Sen nereye böyle?" diyerek sordu. Hemen sonrasında hesap sorarcasına bir tavırda olmamak için ekledi. "Sefere falan gidiyorsan yanına yol arkadaşı alman önemli; ıssız sokaklarda ve kötü adamlardan kaçarken korkma diye söylüyorum."
Tek gözünü kırptığında adımlarını okul yönünde ilerletmeye kaldığı yerden devam etti, genç kadın. Komutan ise ona ayak uydurdu. Cevap vermemesine şaşırmıştı. Dizlerini biraz kırdı, omzunu omzuna yaslayıp dürttü. "Moralin mi bozuk senin?"
Genç kadın kıkırdadı. "Değil!" dedi sahte bir sinirle. "Sen muhafız mı kesildin benim başıma?"
Kızıl komutan başını olumlu anlamda salladı. "Öyle de denebilir... Askerim sonuçta."
"Okula gidiyorum," dedi genç kadın ve samimice gülümsedi. "Yarın çocuklarıma vereceğim karneleri hazırlayacağım!" Kızıl komutan, genç kadının yüzündeki heyecana şahit olduğunda mutlu olduğunu hissetti. Sert yüz hatları yumuşadı.
"Tatile mi girecek okul?" Gözlerini devirdi, genç kadın. Bu sırada okulun sokağına dönmüşlerdi. "Sence?" diyerek sordu. "Başka neden karne veriyor olabilirim çocuklarıma?"
Kızıl komutan, "Geliyorum o zaman yardım ederim," dedi. Aybike ise yol boyunca süren sohbetlerinin son cümlesini söyledi. "Geliyorsun zaten."
***
Komutan Berk Özkaya, geçen sefer okulda olanları hâlâ unutmadığından etrafına bakış attı. Öğretmen Aybike Eren'e göre öylesine süzmek için atılmış bu hızlı bakışlarda sezgisel ve detaycı bir inceleyiş vardı. Genç kadını tek başına bu okulda bırakamazdı sonuçta.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
pus / ayber
Fanficbaşarılı komutan özkaya, genç anaokulu öğretmeni eren'in ait olmadığı yeri ona hatırlatmaktan çekinmiyordu.