herkese selam! vizeler biter bitmez buradayız efenim. yazarken çok duygulandığımız bir bölüm oldu, umarım sizlere de aynı şeyleri hissettirebiliriz! 💖
yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı lütfen unutmayın. 🐣
iyi okumalar perisi en güzel perilerimeeee 🧚♀️
Aybike Eren'den.
"Annem, canımın içi..." Hava yağmurlu ve kasvetliydi. İnkâr etmiyordum, böyle havaları o kadar çok seviyordum ki... Güneşten, sıcaktan ve nemden daha çok yansıtıyordu duygularımı. Değişken, bazen kasvetli ama kasvetli olduğu için güzel. Tek sevmediğim yanı, sokak hayvanlarının dışarıda üşüyor oluşuydu.
Beyazla siyah tüylere sahip somurtkan, titreyen kediye gülümseyerek baktım. Başını sevdim, dizlerimin üstüne çökerek evimde bulundurduğum mamalardan birini temiz kaba koyarak önüne bıraktım. O, gerçekten aç olduğunu gösterir bir şekilde hızla mamayı yemeye başladığında dudaklarımdaki tebessüm biraz buruk bir hâl aldı. Keşke tüm aç sokak hayvanlarını besleyebilecek bir güce sahip olabilseydim.
Bakışlarımı apartmanın bahçe girişine çevirdiğimde orada öylece duran komutana rastladım. Melis'i okuldan almaya geldiğinde üstünde ne varsa aynıydı hepsi, değiştirmemişti. Demek ki lojmana hiç uğramamış, direkt buraya gelmişti.
Tutmayı ve oynamayı sevdiğim o uzun, biçimli parmaklarıyla zehri kavramış, dudaklarına ara ara götürerek ciğerlerini dumanla dolduruyordu. Gözlerimi dikkatle kıstım; kendisi de dumanlıydı sanki. Bakışları donuk ama titrek, duruşu sert ama yenilgi dolu... Bu ama'ları bir ben bilirdim, o yüzden ne kadar kırılsam da git diyemiyordum. Ne kadar özür dilemiş olursa olsun bu ama'lar yüzünden de affedemiyordum.
Kızıl Komutan Berk Özkaya'ya her baktığımda sert duruşundan etkileniyordum ama onu gördüğümde... Onu her gördüğümde, solundan namlunun ucunu korka korka şakaklarına çıkaran çocuk kalbime dolanıyordu. Biz, birbirimize aittik. Kabaca değildi bahsettiğim şey, sadece cinsellikten de ibaret değildi. Bana ait olması için illaki sevişmemiz gerekmezdi. Ben, Komutan Berk Özkaya'nın kimseye göstermediği duygularıyla sevişmiş ve onlarla bir bütün haline gelmiştim. Bu yüzden sadece ona aittim.
Kedinin başını okşayarak ayağa kalktım. Bahçe kapısından içeri girdi, yanıma doğru adımladı. Tabii ki bunları yapmadan önce sigarasının izmaritini yere atmış, postalının ucuyla acımasızca ezmişti.
"Merhaba," dedi aramızda iki adımlık bir mesafe bırakacak kadar durduğunda. Çiseleyen yağmur şiddetini artırmaya başlamıştı. "Merhaba." Üstümdeki ince sweatin kollarını çekiştirdim, üşüyordum. Ama bunu seviyordum da. İnsanın bazen soğuğa ihtiyacı oluyordu.
Bir şey söylemedi, komutan. Ben de sormadım. Yağmurdan dolayı özellikle onun ıslanmasını istemediğimden apartmanın kapısını açtım, girebilmesi için bekledim. Amacımı anlamıştı çünkü istediği şey zaten buydu. Sessizce arkamdan beni takip etmeye başladı. Ne söyleyeceğini merak ediyordum.
Evimin kapısını açtım, içeri girdim. Anahtarı salona bıraktığımda Berk'in arkadan kapıyı kapatıp içeri girdiğini duyabilmiştim. Üşüyüp üşümediğini merak ettiğimden, "Sıcak bir şeyler ister misin?" diyerek sordum. Hemen sonrasında ona karşı gardımı indirdiğimi düşünmemesi için ekledim. "Sonuçta geleneğimizde düşmanın da olsa kapıya gelen geri çevrilmez diyorlar, öyle değil mi?"
"Teşekkür ederim," deyişini işittim. "İstemiyorum." Benim de bir şey alasım gelmediğinden komutanın karşısına oturdum. O ise biraz çekinerek deri ceketinin iç cebinden bir cd ile mektup zarfı çıkardı. "Yanıma gelir misin?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
pus / ayber
Fanfictionbaşarılı komutan özkaya, genç anaokulu öğretmeni eren'in ait olmadığı yeri ona hatırlatmaktan çekinmiyordu.