1.9

1K 82 195
                                    

herkese selam! önceki bölümün yorumları o kadar güzeldi ki... eğer aynı şekilde devam ederse arayı açmadan ve uzun bölümler gelecek! 

yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı lütfen unutmayın! iyi okumalar perisi 🧚‍♀️

Komutan Berk Özkaya sırtına isabet eden o kurşunla hastaneye kaldırılmıştı. 

Acil ameliyata alınan o yüz ifadesini unutamıyordu, genç öğretmen Aybike Eren. Beyaz teni, kurumaya başlamış dudakları, gözünden akan bir damla yaşı... Hemen yanına gitmiş, dizlerinin üstüne çökerek başını dizlerinin üstüne yaslamıştı. Saçlarını sevmişti; belki canının acısı saçlarından parmak uçlarına dolanır da yitip gider diye.

Hastane koridorlarında beklemek her zaman zordu. Kıvırcık saçlara sahip genç kadına babası doktor ol dese bile o kolay kolay hastanelere gidemezdi. Tanımadığı bir insanın ciddi hastalığı ya da ölümü bile sarsardı onu. Annesiyle babasını kaybettiği zamanlar o kadar zor toparlanmıştı ki... 

Şimdi yeniden beyaz olmasına rağmen simsiyah görünen şu duvarlarla bakışmak zorunda kalıyordu. Bir başkaydı hastane koridorlarının beyaz duvarları... İnsanların acı feryatlarını, ölüleri, yaraları bulaşırdı da yine de korurdu rengini. Aybike'ye göre en tehlikeli renkti beyaz.

Kızıl komutanı timdeki herkes severdi. Hepsi gelmek istese de Ömer kalabalık olmaması gerektiğini söylemişti. Peşlerine zar zor takılabilen iki kişi Emir ve Doruk olmuştu. Kaan da durumu öğrenir öğrenmez hastaneye gelmiş, destek olabileceği tek an için hazırda beklemeye başlamıştı. 

Hayat böyleydi. Kızıl komutan onu sevenlerden kaçmaya çalışırken peşine takmıştı...

Genç kadın yere oturmuş, sırtını duvara dayamıştı. Dizlerini kırmış, kollarını dolayıp başını yaslamıştı. Sarışın oğlan onun bu haline çok üzüldü. Yanına ilerledi, omzuna dokunup yere oturdu. 

Aybike, omzuna dokunan elle birlikte başını usulca kaldırdı. Emir'e göz ucuyla baktığında bakışlarını beyaz duvara sabitledi. Sürekli konuşmak isteyen, susmak bilmeyen Aybike Eren; kızıl komutan o ameliyattan sağ salim çıkana dek sadece susmak istiyordu. Sanki konuşmayı unutmuştu.

"Üzülme demeyeceğim," dedi sarışın. "Ne kadar acı çektiğini anlayabiliyorum." Buruk bir tebessüm kondurdu dudaklarına. "Senin yaşadığın acıyı bir gün Hüma'ya yaşatırım diye çok korkuyorum..." Aybike, sarışının titreyen sesine dayanamayarak ona döndü. Gözlerindeki korkak titreyişe şahit oldu. "Ona yaşatma ihtimalimin olduğu her acıyı ben ezberliyorum ki canını yakmamak için uğraşayım."

Genç kadın, sarışın oğlanın omzundaki elinin üstüne dostça elini yasladı. "Ve ben eminim ki Berk sana bu acının üstünü yaşatmayacak." Kendi kendine güldü. "Katır inadı var onda öğretmenim ya... Bulmuşken şikayet edeyim de uyanınca kulağını çekin. İllaki böyle şov yapıp geri hayata dönecek."

Kendisini tutamayıp acı bir şekilde güldü, Aybike. "O beni dinlemez ki... Kendi bildiği konuda diğer kulağını da çekmeme izin verir ama geri adım atmaz." Emir güldü. "Kısa sürede ne kadar çok Komutan Berk Özkaya inadı sığdırmışsın hayatına..."

Genç kadın, sarışın oğlanın sevdiği kızı çok merak ediyordu. "Hüma nasıl birisi?" diyerek sordu. Aybike Eren, kendi yaşantısına benzer şeyleri insanlarda aramayı severdi. Belki Emir ile Hüma'nın sevgisinde kendilerine dair bir şeyler bulabilirdi. 

"Hüma..." dedi Emir mahcup bir gülümseme eşliğinde. "Çok güzel birisi, komutanımın kız kardeşi Öğretmen Aybike Hanım yenge..." Güldü, Aybike. "Onu ilk gördüğümde; her gece ışığını izlemeyi sevdiğim yıldızların aslında çok soluk ve yalancı olduklarını fark ettim. Sanki Hüma neydi biliyor musun..." Biraz düşündü. "Bir yıldız. Diğer yıldızlar onun ışığını kıskandığından Tanrı insan görünümü vermiş ve gökten yere indirmişti. O, benim için gökten yere inen tek güzel şey."

pus / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin