2.3

1.3K 67 77
                                    

herkese selam! öncelikle ufak uyarımızı yapalım, bu bölüm rahatsız olabileceğiniz sahneler içerir. okumak istemeyenler atlayabilirler <3 

medyaya eklediğimiz şarkılar hep o bölüm için özel seçiliyorlar. ama bu seferkini ekstra hatırlatmayı istiyorum! 

i wanna be yours - arctic monkeys 🎶

yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı lütfen unutmayın, iyi okumalar perisi en güzel perilerimeee 🧚‍♀️

"Latteden sonra sert bir kahveye ihtiyacım var."

Bakışlarını sert tutmaya çalıştı, genç kadın. Bu oğlanın dengesizlikleri canını çok sıkıyordu. Evet, kabul ediyordu kendisinin de aşağı kalır yeri yoktu ama yaptığı imalar ister istemez sinirine dokunuyordu. Aptal değildi; kastettiği sertliğin bir kahve olmadığını anlayabilirdi. O yaşa çoktan geldiğini düşünüyordu.

Koluna sarılı uzun, kemikli parmaklardan kurtulabilmek adına sertçe çekti. Memnuniyetsizliğini belli etmekten çekinmediği adımlarıyla mutfak tezgahına doğru ilerlemeye başladı. "Yapalım bakalım, kahveyi!"

Baş parmağını dudağına götürüp sırıttı, kızıl komutan. Yavaş, kendisinden emin ve zevk alır adımlarla genç kadını arkasından takip etti. Dikkatsiz hareketlerle dolaptan kahve kavanozunu çıkarışını izlerken yemek yediği küçük masaya kalçasını yaslamış, ellerini göğsünde birleştirip dudaklarını birbirine bastırmıştı. 

Eteğinin gözler önüne serdiği kalçasına biraz önce dokunmuş olmanın verdiği haz bambaşkaydı. Genç kadının tenine basit bir kumaşın üstünden dokunuyor olabilmek bile ona göre hiçbir şeyle karşılaştırılamazdı. Dudaklarında bir kutsallık vardı mesela; öptükçe yasaklı elmadan bir ısırık alır ve adım adım günaha batardı.

Genç kadın, açık bıraktığı kıvırcık saçlarını bileğindeki siyah toka sayesinde gelişigüzel bir at kuyruğu yaptı. Önüne gelmesinden hoşlanmıyordu. Hele ki sinirli halde... Asla tahammül edemediği şeyler arasındaydı.

"Cezve nerede?" diyerek sorduğunda arkası dönük olduğundan göremeyeceğini bildiği halde çekmeceyi işaret etti. "Üstten iki." 

Cezveyi çekmeceden alıp karıştırmak amacıyla bir kaşık aldıktan sonra sinirlerine hakim olamayarak onu taklit etmeye başladı. "Misafirlerime saygısızlık edemem, küçük hanım... Onları yarı yolda bırakamam, küçük hanım..." Cezvenin içerisine kaşığı sertçe bıraktı ve çıkan sesi umursamadı. "Küçük hanımmış! Evet, küçük hanım!" 

Kızıl komutan, genç kadının taklit yeteneğinin komikliğine karşı kendisini bastıramadan sesli bir şekilde güldüğünde elindeki cezveyi tezgaha bıraktı. Ondan tarafa dönüp kalçasını tezgaha yasladığında, "Ne gülüyorsun be?" diyerek sordu öfkeyle. Hemen ardından aklına aralarındaki o ilk tanışma zamanındaki soğukluk, kabalık ve sertlik geldi. 

Dudaklarını birbirine bastırıp soluklanarak, "Gerçi şaşırmamalı," dedi. "Benimle ilk tanıştığında kaba, laubali, duygudan yoksun herifin tekiydin! Ama şimdi bakıyorum ki Yasmin'e karşı öyle değilsin. Gayet samimi, nazik, kibar..." Saymayı bırakıp kızıl komutanın yüzündeki o hafif alayımsı ifadeyi inceledi.

"İşte sadece böyle bakarsın, komutan." Yeniden tezgahtan tarafa dönmeden önce cümlesini düzeltti. "Ama sadece bana, çünkü bu kabalıkların bana işliyor."

Kızıl komutan, genç kadına başlardaki yaklaşımının doğru olmadığını biliyordu ama zamanı geri alamazdı. Onun bunu bu kadar içerlediğini de düşünmemişti. Arkasını dönmesini fırsat bilerek usulca yaklaştığında burnu saçlarını buldu. Kokusunu içine çektikçe sakinleştiğini hissediyordu. 

pus / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin