selamlar, ben geldim!! lütfen yıldıza basmayı ve özellikle yorum yapmayı unutmayın. ne kadar çok yorum olursa o kadar yazasım geliyor 🥺
ilham perim heynmel ile ortak bölümümüz 💜
iyi okumalar perisii 🧚
Ellerini göğsünde birleştirdi, kızıl komutan. Eski gazete kupüründen kaldırdığı başını taşıyamadığını hissetti. Tutulan boynunu dikkatle sağa sola, arkaya ve öne oynatmaya başladığında biraz olsun gevşetmeye çalışıyordu. Soğumaya yüz tutmuş kahvesi, dağınık masanın üstünde duran kül tablasındaki sigara izmaritleri yoğunluğunu özetleyen bir resim gibi orada duruyordu.
Yorgundu. Anlatamayacağı kadar yorgun ama bir o kadar da kararlı... Artık vazgeçemeyeceği noktadaydı çünkü komutanı Ömer'in yeni verdiği görev bu durumla ilgiliydi.
Onu asker yapan durumla.
"Kendine gel, oğlum..." dedi. Saat gecenin on ikisine geliyordu. Erkendi aslında. Asker olduğundan bazı geceler hiç uyumadığı olmuştu. Az uyumak alışkanlık haline gelmişti.
Biraz daha odaklanmalı, ilerlemeliydi. Görevi mutlaka başarılı tamamlamaları gerekiyordu yoksa kızıl komutanın son umutları da boşa çıkacak, yaşamak için bir amacı kalmayacaktı. Onu hayatta tutan tek şey kayıp gidemezdi.
Kupasına baktığında yeni bir kahve isteyip istemediğini düşündü. "Siktir et," deyip sigaraya uzandığı sırada apartmandan gelen seslere ister istemez dikkat kesilmişti.
Kaşlarını çattı. Gecenin bu saatinde ses yapan kimdi? Oturduğu koltuktan ayağa kalktı. Dışarıda fırtına vardı, buna rağmen üstündeki şey ince bir tişörttü.
Kapıya ilerleyip açtığında, muhtemelen fırtınada ıslanmış olan Aybike'yi görmeyi beklememişti. Üstü sırılsıklamdı, eteği vücuduna yapışmış ve kazağının rengi koyulaşmıştı.
Kıvırcık saçlara sahip genç kadın açılan kapıya kısa bir bakış atıp yeniden kapıya vurdu. Deli gibi üşüyordu, titreyen çenesini artık kontrol altında tutamıyordu. Öte yandan kavgalarının üstünden iki gün geçmiş ve asla konuşmadığı komutana bakmayı hiç istemiyordu.
"Küçük hanım?" diyerek sordu kızıl komutan. Aybike, Berk'in hiçbir şey olmamış gibi konuşmasına sinirlenmişti.
İlk başta duymamış gibi davransa da ikinci seslenişle ofladı. "Küçük hanım değil," dedi hırslı gözlerle. "Öğretmen hanım diyeceksiniz, kızıl komutan."
Dudağının kenarını usulca kıvırır gibi oldu, Berk. Genç kadının üşüdüğünün farkındaydı. "Anahtarın?" diyerek sordu. "Olsa neden kapıyı çalayım?"
"İçeri gel istersen." Aybike gerçekten üşüyordu ama Berk'in yanına hiçbir şey olmamış gibi gitmek ne kadar doğruydu, orasını bilmiyordu.
"Başına bela olmak istemem," dedi imayla. Kızıl komutan, genç kadının bozulduğunu, üzüldüğünü ve kırıldığını anlıyordu ama belki de böylesi daha iyiydi. Yaşayacak mıydı bilmiyordu, her gece ölmek için dua eden birisi peşinden kimseyi götüremezdi ki...
"Olmazsın," dedi net çıkan sesiyle. "Hasta olursan sınıfına kim bakacak?" Aybike'nin ince noktası... Çaresizce kollarını bedenine sardı, kendi kendisini sarmaya çalışarak kapıdan içeri girdi.
Berk, Aybike'nin arkasından kapıyı kapatıp banyoya ilerledi. Küçük dolaptan temiz bir havlu alıp geri döndüğünde ayakta bekleyen kadını gördü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
pus / ayber
Fanfictionbaşarılı komutan özkaya, genç anaokulu öğretmeni eren'in ait olmadığı yeri ona hatırlatmaktan çekinmiyordu.