3.5

894 64 93
                                    

herkese selam! uzun süre sonra buradayız, her şey çok güzel olacak. sizden tek isteğim yorumunuzu eksik etmemeniz, onlara göre yazma hızı artıyor ya da azalıyor... 💗

iyi okumalar perisi canım elma sekerleri perilerimeeee 🧚‍♀️

Komutan Berk Özkaya, yaktığı sigarasının dumanını sabahın ilk ışıklarına doğru üfledi. Dışarının manzarası güzeldi. Güneş daha yeni yeni doğuyor, etraf yarı karanlık bir loşlukta gözler önüne seriyordu kendisini. Bu saatlerde hep bir dal sigara içer, yeni günü bir işe yarıyormuşçasına selamlardı. Bu nedenden ötürü ne zaman her yerin ışıklarla kaplanacağını, kuşların ne zaman öteceğini, rüzgârın yönünü bile bilir veya tahmin ederdi. 

Oysa şu an Berk Özkaya'ya her şey fazlasıyla yeni geliyordu. Hayatında hiç sabaha karşı sigara içmemişti. Bu güneşi ilk defa görüyordu, gökyüzünün loşluğu onu ilk defa etkiliyordu. Komutan Berk Özkaya, ilk defa yeni bir sabahı tek başına selamlamıyordu.

Başını usulca yana yatırdı, uyuyan güzeller güzeli sevgilisine baktı. Her şeyiyle çok güzeldi o. Gündoğumu gözlerini açışı, günbatımı ise kapayışıydı. İkisini de severdi Berk Özkaya; ama en çok gündoğumuna hayrandı. Cıvıl cıvıl olurdu çünkü hep. Kuşların sesleri, aydınlık, bahar esintileri ve hafif rüzgâr... Tıpkı küçük hanımı gibi.

Sigarasını söndürdü, yeni duş almıştı. Bu yüzden saçları ıslaktı. Ara ara çıplak gövdesine damlasa da pek umurunda olduğu söylenemezdi. Giderdiği hasretle yenilenmişti sanki. Ruhu arınmış, kalbi daha şiddetli atmaya başlamıştı. Biliyordu, hayat hep devam ederdi. Tüm zorluklara rağmen hayatta kalırdınız ama yaşamak farklı bir şeydi. Aybike Eren hayatındayken yaşamak, ona Tanrı'nın verdiği tek armağandı. İkincisinde de gözü yoktu.

Telefonunun cebinde titrediğini hissetti. Genç kadının uyanmaması için titretişime almış, sonrasında cebine koymuştu. Aybike'nin zaten sessizdeydi. Güzelce dinlenmesini istiyordu.

Ekrana baktığında Ömer Eren'in aradığını gördü. Tepkisizce aramayı kabul etti, telefonu kulağına doğru götürdü. "Hayırdır?" diyerek sordu alaycı sesiyle. "Daha kargalar kahvaltısını yapmadan... Bu kadar çok mu özledin beni, komutanım?"

"Yavşak yavşak konuşma," diyerek ciddi bir ikaz geldiğinde bu alaycılığın ona fazla olduğunu düşünerek ciddileşti kızıl.

"Söyle." 

Ömer, Berk'in umursamaz tavırlarının hesabını askeriyede sormayı aklına kazıyarak telaşla sordu. "Aybike'ye ulaşamıyorum geceden beri, haberin var mı?"

Kısaca düşündü, kızıl komutan. Ağzını arıyor da olabilirdi. Hâlâ uyuyan genç kadına yaklaştı, başucundaki komodinin üzerinde duran telefonun ekranına baktı. 20 cevapsız arama. Sırıttı kendi kendine. Eğildi, sevgilisini alnından öptü ve geri çekildi. 

Ömer, bir ses duydu ama bunu anlayamadı. "Haberim var," dedi düz bir sesle. "Yanımda şu an, uyuyor."

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, Ömer. "Pezevenk-" diyerek söylenmeye başladığı an Berk telefonu kapattı, sessize aldı ve kenara bırakmadan önce çok sevdiği (!) komutanına tavsiye verici bir mesaj attı. 

Berk: askerlere söyle
pencereleri de arada
kontrol etsinler 
ha güvenmiyorsan
ben korurum kız kardeşini, senden
sorun değil :))

Küçük hanımına baktı. Onu sadece abisinden, bir başkasından veya dünyadan korumak istemiyordu. Onu kendisinden de korumak istiyordu. Sevgi denen şey bu muydu bilmiyordu, ama eğer bu değilse de yüzyıllarca bahsedilen o şeyin tanımının yanlış olduğunu ispat edecek kadar kalbinin titrediğini, ruhunun okşandığını hissedebiliyordu. 

pus / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin