herkese selam, ben geldim! lütfen yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın çünkü bu evreni çok sevdim, güzel şeyler olacak... iyi okumalar perisiiii 🧚♀️
bölüm Zeynepzden için 🤍
Ömer, Kaan'ın uyuduğunu biliyordu ama aldığı duş üstüne eski kıyafetlerini giyemezdi. Onun evde olduğunu odasına girecekken hatırladığından kendisine kızmayı ihmal etmemişti. Aybike'yle yaşıttı, zaten kız kardeşinin arkadaşıydı ama tatlı bir şekilde söylenmeden de edemedi. "Bir insan uyurken hiç mi ses çıkarmaz, arkadaşım! Adam bebek gibi uyuyor resmen."
Kapıyı yavaşça açtı, içeri girdi. Yatağında uyuyan oğlanı gördüğünde bir süre üstünde gözlerini gezdirdi, gerçekten çok sessizdi. Uyandırmamak adına yavaş hareket etmeye çalışsa da alışkın değildi, gardırobunun önüne gelip kapağını açtı.
Gerekli giysilerini aldıktan sonra iyi uyuduğunu hissetti. Zor bir operasyondu ama atlatmışlardı. Berk olmasa o kurşun Ömer'e daha kötü bir şekilde isabet edebilirdi, kendi kendine gülümsedi. Sadece bir kız kardeşi yoktu oğlanın; bir de erkek kardeşi vardı. Aralarındaki abi - kardeş ilişkisini seviyordu.
Kapağı kapatacağı sırada yanlışlıkla çarpması Kaan'ı yerinden sıçratmıştı. "Hay elinin ayarına sokayım, Ömer!" Kendi kendisine küfretme zamanını sonlandırdıktan sonra mahcup bir şekilde gözlerini ovuşturan oğlana döndü.
Kaan, uyanır uyanmaz karşısında Ömer'i görmesine mi şaşırsa, onu belinde havluyla gördüğünden heyecanlansa mı yoksa korkudan ona acı vererek atan kalbini düzene sokmaya mı çalışsa bilmiyordu. Düzeni, onu tek görüşünde alt üst olmuştu yine... Nasıl toparlanır bilmiyordu.
"Üzgünüm, Kaan. Ben duş almıştım ama senin olduğunu unutmuşum, çok sessiz uyuyorsun çünkü. Çıkınca aklıma geldi, girmek zorundaydım mecburen." Gülümseye çalıştı, Kaan. "Yok..." dedi kelimeleri seçmekte zorlanırken.
O, kelimeleri seçmeyi aşmış ve kullanmaya, adeta onları sürmeye başlamıştı. Şimdi Ömer'in varlığını hissetmek kelimelerin üstündeki hakimiyetini dahi sarsmıştı.
"Sorun değil." Oturduğu yatakta doğruldu, battaniyeyi üstünden atıp saçlarının arasında parmaklarını gezdirdi. "Ben üzgünüm asıl, Aybike geç geleceğini söyleyince uyumuşum..." Boynundaki baş havlusu yardımıyla göğsündeki damlaları sildi.
"Yok, saçmalama. Uyu tabii." Dikkati dağıldı, oğlanın. Bakışlarını kaçırıp yataktan ayağa kalktığında, "Aybike yok mu?" diyerek sordu. Sesi kısık çıkmıştı ama Ömer bunu pek fark etmedi. Garip bir oğlandı zaten, Kaan. Bunca senedir hâlâ kendisinden çekiniyor olması yüzünden düşünüyordu bunu.
"Gelir birazdan," dedi ve takılmak için ekledi. "Kendimi bunca zamandır beğendiremedim mi?" Yutkunamadı, Kaan. Gülümsemeye çalıştı. Sohbeti o kadar saran bir insandı ki Kaan... Karşısında Ömer olunca konuşamıyordu.
"Dün Aybike'nin yanına gelirken süt getirmiştim," dedi çekinerek. "Onun çilekli içmediğini unutmuşum, istersen sen içebilirsin."
Sırıttı, Ömer. "Teşekkür ederim, üstümü değiştirip geleyim. Acıktın mı?"
"Biraz."
"Tamamdır, hallederim şimdi." Seri adımlarla odasından çıktı, Ömer. Üstünü hızla değiştirdikten sonra mutfağa ilerledi. İki sandviç ekmeği ve gerekli malzemeleri çıkarttıktan sonra el çabukluğuyla hazırladı.
Buz dolabından çilekli sütü alıp içtiği sırada içeri giren Kaan'a göz kırptı. "Bunu içtiğimi görseler askeriyeden sürerler beni."
Güldü, Kaan. Sol yanını şiddetli bir acı sardı. Bakıyordu, gülüyordu, göz kırpıyordu, kahvaltı hazırlayıp espriler yapıyordu ama bu hiçbir zaman kendi beslediği hislerle tamamlanamayacaktı.
"Teşekkür ederim." Bir çilekli süt daha çıkardı, Kaan'ın sandviçini koyduğu tabağın yanına bıraktı. "Afiyet olsun."
***
Aybike, gözlerini kızıl komutanın odasında araladığında buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu. En son Berk sigara içmeye çıkmıştı, gerisi yoktu. Başını tutup yataktan kalktıktan sonra ofladı. Abisi evdeydi, Kaan da aynı şekilde ve onlara -özellikle Ömer'e- nasıl açıklama yapacağını bilmiyordu.
Boy aynasında üstünü değiştirip odadan çıktığı sırada koltukta uyuyan kızıl komutanı gördü. Bakışları omzuna kaydığında endişelendi, kanamış mıydı? Telaşlı adımlarıyla yanına yaklaştı. Abisini korumak için vurulduğu yetmiyormuş gibi koltukta uyumuş, üstüne üstlük yarasına zarar gelmişti!
Soğuk parmaklarıyla yarasının üstüne hafifçe dokunduğunda refleksle gözlerini araladı, kızıl komutan. Asker olduğundan tetikte uyuyordu. Kadını kolundan kavrayıp kıvrak hareketlerle altına aldığında genç kadın ne yapacağını bilememiş, hissettiği baskıyla kısıkça inlemişti.
Nefes nefese kalmıştı, Berk. Altına aldığı kadının eteğinin katlandığını, bacaklarının arasındaki o ince bacaktan hissedebilmişti. "B-ben..." diyerek kekeledi. "Kolunuza bakmak için-" Aralarındaki zıtlığın dengesi ikisinin de başını döndürmeye yetiyordu. Soğukla sıcağın o yakıcı ama küllerini donduran uyumu sarhoş etkisi yaratıyordu.
"Anladım..." dedi ve dudaklarını ıslattı. Terlemişti, omzu acıyordu. Genç kadını altına alırken ters bir hareket yapmış olmalıydı, aksi halde şiddetli ağrısı mümkün değildi. "Özür dilerim." Bacağını hareket ettirmeye çalıştığında gözlerini kapattı, Berk.
İnce eşofmanının üstünden hissettiği tenin pürüzsüzlüğü başını döndürmeye yetmişti. Genç kadın ise bacağının iki bacak arasında olduğunu yeni kavrayabilmişti, utançla alt dudağını dişledi ve gözlerini kaçırdı.
"Berk..." dedi. "Daha ne kadar üstümde duracaksın?" Yeni bir aydınlanma yaşamış gibi silkelendi kızıl komutan. Genç kadının dudaklarının üstünden bakışlarını ayırdığında açılan kapıyla ikisi de şaşırmıştı.
Komutanına anahtarını verdiği aklının ucundan silinip gitmişti.
Ömer, kız kardeşiyle emrinde çalışan askeri koltukta gördüğünde ne söyleyeceğini bilemedi. "Lan!" diyerek yükseltti sesini. Berk, hissettiği utançla kadının üstünden kalktı, acıyan omzunu umursamadan, "Gördüğünüz gibi değil komutanım," dedi.
Öfkeyle kız kardeşine baktı, böyle bir şeyi gerçekten beklemiyordu. "Ne peki?" diyerek sordu bastırmaya çalıştığı siniriyle. "Omzum kanamış, kız kardeşiniz de ona bakacağı sırada ben uyuyordum ama askerlik refleksleri, biliyorsunuz..." dedi.
Ömer, kızılın kanayan omzunu gördüğünde öfkesini dindirmeye çalıştı. Berk'in de kardeşinin de yalan söylemeyeceğini biliyordu. Onay istercesine Aybike'ye baktığında başını aşağı yukarı salladı, biraz olsun rahatladı.
"Kaan seni sordu, o yüzden gelmiştim." Yüzü düştü, kızıl komutanın. Genç kadın sevgilisini bırakıp mı gelmişti yanına? İçindeki o garip his sol göğsünü yakıp kavururken omzunun acısını hissedemez olmuştu. "Sen de baktır şu yarana, kendi kendine pansuman yapmaya çalışma."
"Emredersiniz komutanım." Genç kadın, abisinin işaretiyle kızıl komutanın önünden geçtiğinde sinirli mırıltısını işitti. "Sevgilisi Kaan..." Gözleri şaşkınlıkla aralandı, Kaan'ı mı erkek arkadaşı zannediyordu? İyi de Kaan kadınlardan hoşlanmıyordu bile!
Hoşlansa da aralarında asla öyle bir durum olmazdı.
Dönüp kızılın yüzünü inceledi, ona Kaan'ın yöneliminden bahsedemezdi çünkü Kaan'ın renkleriyle dolu bir dünyada ne yazık ki yaşamıyorlardı. Düşüncesini, tavrını, homofobik olup olmadığını bilmiyordu. Arkadaşı o kadar çok acı çekmişti ki... Bir yenisi eklensin istemezdi.
"Gidelim o zaman abi," dedi ve kızıl komutandan gözlerini ayırdı. "Erkek kardeşim dediğim Kaan'ın yanına."
Ömer ile Aybike kapıdan çıktıklarında kendi kendisine gülümsedi, Berk. Erkek kardeşi diye düşündü. Erkek arkadaşı değil, kardeşi.
Sargıyı değiştirmek için banyoya yöneldiğinde aynadaki yansımasına takıldı gözlerini.
Bu onu neden mutlu etmişti ki!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
pus / ayber
Fanfictionbaşarılı komutan özkaya, genç anaokulu öğretmeni eren'in ait olmadığı yeri ona hatırlatmaktan çekinmiyordu.