Minho nazik hareketlerle tarağı Jisung'un saçlarında gezdirirken Jisung da aynadan onu izliyordu.
"Dışarı çıkmak ister misin? Bütün gün evde kalmak bunaltıcı olabilir." Jisung dudak büzdü bir süre.
Yaklaşık bir haftadır Minho ile kalıyordu ve onun temasına cidden alışmıştı, varlığına da öyle.
O bir hafta boyunca az çok da olsa toparlanmış, kendisini daha iyi hissetmeye başlamıştı. En azından artık yemek yerken bir yere kadar dayanabiliyordu ve daha uzun süre oturabiliyordu.
Bunlar her ne kadar ufak tefek şeyler gibi görünse de Jisung için büyük adımlardı, son on dört yıldır doğru dürüst hareket etmiyordu ve kendi başına çatal tutabiliyor olmak bile Jisung'u heyecanlandırıyordu.
Yine de hala hiç dışarı çıkmamıştı, genelde Minho'nun dizinin dibinden de pek ayrılmazdı. İnsanların arasında olmak Jisung'a korkutucu geliyordu.
Minho bunu anlamış gibi duraksayıp aynadan Jisung'a baktı, Jisung'un tenine renk gelmiş olsa da Minho fazlaca solmuştu.
"Çok kalabalık bşr yere gitmeyiz, seninle... Pastaneye gidelim mi? Cheesecake almaya." Jisung birkaç saniye gözlerini kırpıştırarak Minho'ya baktığında Minho gülümseyip arkadan onun omzuna çenesini yasladı. "Cheesecake en sevdiğin tatlılardan birisi değil mi?" Jisung başını salladı. "Biliyorum, o yüzden... Birlikte gideriz ne dersin? Seungmin de gelir bizimle, kimse yaklaşamaz sana." Jisung farkında olmadan onu başıyla onaylayınca Minho hafifçe kıkırdayıp geri çekildi ve yana bıraktığı havluyu aldı. "İleride bir gün olur da bana ihtiyacın olmadığını ve kendi hayatını yaşayabileceğini düşünürsen tek başına gidip cheesecake alabilmen gerekecek." Jisung gözlerinin dolduğunu hissetti.
Minho'ya ne zaman bu kadar bağlanmıştı ki?
Minho bunu fark edince duraksadı.
"Jisung, bu kötü bir şey değil ki. Kendi hayatına devam etmek senin de hakkın." iç çekip kollarını iki yana açtı. "Gel buraya küçük sincap." Jisung hemen ona sıkıca sarıldı.
Kendi hayatına devam etmek mi? Minho olmadan mı?
Ama onu o zaman kim koruyacaktı ki? Kim geceleri başında bekleyecekti? Kim Jisung her korktuğunda ona sıkıca sarılacaktı?
Daha önenlisi Jisung'u mutlu ve güvende hissettirecekti?
Jisung cidden Minho'ya karşı çok hassastı ve bunu ikisi de o an çok iyi anlamıştı.
*~*
"Hazır mısın?" Minho ayakkabılığa oturttuğu küçüğünün şapkasını düzeltirken sormuştu bunu.
Jisung başıyla onu onayladı ve Minho'nun kendisini kucağına almasına izin verdi, ikisi arabaya giderken Jisung etrafına bakınıyordu.
Demek uzun süredir kaldığı evin böyle kocaman bir bahçesi vardı...
Ağaçlarla kaplı olan bahçe çok hoş görünüyordu ve Jisung bunu daha önceden nasıl görmediğini anlamamıştı.
Minho kendisini arabaya bıraktığında başını yanında oturan Seungmin'in dizlerine yasladı.
"Jisung'un yürüyebileceğinden emin misin?" Minho kemerini takarken ilgisizce cevapladı onu.
"Gerekirse cebimde taşırım onu, yanından ayrılmayacağız zaten." Minho aynadan Jisung'a göz kırptığında Jisung hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi, Seungmin de Jisung'un omzunu hafifçe okşamıştı.
"Cep boy gibi zaten, küçücük~" Jisung ona da aynı şekilde gülümsedi, Minho arabayı çalıştırıp yola sokmuştu.
"1048 ile işiniz bitmedi mi daha?" Seungmin başını iki yana salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCP 1048~Minsung
FanfictionMinho paranormal olayları araştıran bir polisti, Jisung ise çok küçük yaşta insanlara deney yapan sahte SCP binasına satılmış bir denekti... Not: Azar işittim diye yazıyorum kitap 1,5 angst ve paranormal olaylar içeriyor 1,5 ne diye sormayın angst i...