Jisung bedenini taşıyamayıp titreyerek düşmeden önce Minho onu tutup kendine çekti.
"Rahatladın mı? Geçelim mi içeri?" Jisung cevap vermeyip ona yaslandı.
"A-acıyor." Minho onu sıkıca sardı.
"Biliyorum, biliyorum." Jisung gözlerinden akan yaşlar eşliğinde hafifçe öksürerek tekrar doğruldu ve Minho'nun yardımıyla klozete eğildi.
Günlerdir olduğu gibi, tekrar kusuyordu.
Ve Minho da tekrar onu tutmak için oradaydı, tıpkı söz verdiği gibi kötü hissettiği her an onu sıkıca sarmak için yanı başındaydı.
Jisung'un karnına elini nazikçe bastırıyor, saçlarını alnından çekiyor, yorgunluğuna rağmen Jisung'un başında bekliyordu. Jisung için oradaydı.
Jisung onun elini sıkıca tutarak doğruldu.
"Lütfen tut beni." fısıltı gibi çıkan sesinin ardından bedeni kendini daha fazla taşıyamayınca yavaşça kendini bıraktı, o taşıyamasa da Minho onu tutuyordu yine.
Jisung düşmeden onu kendine çekip sıkıca sarıldı.
"Tutacağım, her zaman." Minho onun alnına dudaklarını bastırırken Jisung titreyerek gözlerini kapattı.
"Canım çok yanıyor, Lino-ya... Ölmek istemiyorum, lütfen yardım et." Minho onun omzunu okşadı.
"Ölmeyeceksin güzelim." Jisung cevap vermeyip hıçkırıklarını serbest bıraktı.
Her gün böyle acı çekmekten bedeni yorgun düşmüştü, artık sabah uyanmaktan bile nefret ediyordu ve acı derisinin altında kaşındırıcı bir hisle yayılıyordu.
Minho'nun dokunduğu yerler daha çok yanıyordu sanki.
Gözlerini sıkıca kapatıp tekrar doğrulurken Minho yine oradaydı, kusup bayıldığında da onu tutuyordu.
Geri uyandığında, hıçkırarak ağladığında, kusmaktan nefessiz kaldığında ve birisine en çok ihtiyaç duyduğu o anlarda...
Minho hep oradaydı, Jisung ile beraber günlerdir aç olmasına rağmen oradaydı, uyumuyor olmasına rağmen oradaydı.
Jisung'un yanındaydı, onu tutuyordu, sarılıyordu, iyi olduğunu söylüyordu, saçlarını okşuyordu, ağzındaki tat gitsin diye ona şeker veriyor ve her seferinde ona rahatlaması için çay yapıyordu.
Jisung bayılmadan önce bunları düşünmüştü, Minho oradaydı.
Bilinci kapandıktan sonra da Minho onu sıkıca tutup kucağına almış, odasına götürüp yatağına bıraktıktan sonra üstünü sıkıca örtmüştü.
O sırada dakikalardır kapı pervazına yaslanmış onları izleyen Changbin içeri girdi.
"Seni bu halde bırakıp gitmek istemiyorum." yavaşça büyüğünün yanına oturduğunda Minho yorgunca onun omzuna yaslandı.
"Ben de Jisung'un beni bırakıp gitmesini istemiyorum." Minho iç çekerek gözlerini kapattı. "Çok yorgunum, ciddi anlamda çökmüş gibi hissediyorum. Chan hyungun serum teklifini düşünmeye başladım."
"Onun yerine yemek yemeyi deneyebilirsin, hazır Jisung baygınken birlikte mutfağa geçebiliriz. Eminim diğerleri onunla ilgilenirler."
"Jisung'u bırakmak istemiyorum." doğrulup küçüğüne doğru eğildi ve nazikçe alnına kısa bir öpücük bıraktı. "Vaktimiz daha vardı bizim, neden böyle oldu anlamıyorum. Onu böyle görmekten nefret ediyorum, Changbin haline bakar mısın? Geçen gün ölçtüm, dört günde yedi kilo vermiş. Her anlamda kollarımda eriyor resmen." Minho'nun gözyaşları yanaklarını ıslatırken Changbin sessizce onun ağlamasına izin verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCP 1048~Minsung
FanfictionMinho paranormal olayları araştıran bir polisti, Jisung ise çok küçük yaşta insanlara deney yapan sahte SCP binasına satılmış bir denekti... Not: Azar işittim diye yazıyorum kitap 1,5 angst ve paranormal olaylar içeriyor 1,5 ne diye sormayın angst i...