"... Tamam geçti, sakin ol." Jisung gözlerini sıkıca kapatıp Hyunjin'in tişörtünü avuçları arasında sıktı.
"M-Minho nerde?" Changbin de onların yanında diz çöküp Jisung'un saçlarını alnından çekti.
"Hastaneye götürdük onu şimdi, boşver Minho'yu sen. Daha iyiysen eve dönelim mi?" Jisung'un dolu gözlerinden tekrar yaşlar akmaya başladı.
"Ona zarar verdim." bakışları duvarda oluşan büyük çatlakları bulduğunda Jisung gözlerini sıkıca kapattı. "Benim için yaptığı onca şeye rağmen ona zarar verdim." dudaklarından kaçan bir hıçkırıkla yüzünü Hyunjin'in omzuna gömdü. "Kendimi ondan korumaya çalıştım, Minho bu kadar çabalarken benden uzak durmasını istedim. Ben çok kötü biriyim." Changbin onun saçlarını okşarken Hyunjin ile göz göze geldiler.
"Chan hyung bir şey dedi mi?"
"Hastaneye gideceklermiş, sadece bayıldığını düşünüyor ama omurgasında veya kaburgasında kırık olma olasılığından dolayı önlem almak istedi. Jisung sen de ağlamayı bırak hadi, olan oldu işte." Jisung yüzünü saklamak ister gibi daha çok Hyunjin'e sindi.
"Bugünlük benimle kalmak ister misin? Minho büyük ihtimalle akşam eve geçemeyecek." Jisung hemen başını salladı.
"Oraya dönmemi isteyeceğini sanmıyorum." Changbin'in sesini duydu bu sefer.
"Minho hyungun eve döndüğünde sensiz bir ev görmek istediğini de ben sanmıyorum." Jisung'un saçlarına kısa bir öpücük bırakıp ayağa kalktı. "Onu taşısana Hyunjin? Zaten kendi yürüyemeyecek." Hyunjin yavaşça Jisung'u kucağına alıp doğruldu ve Changbin'in de yardımıyla ayağa kalktı.
"Bu küçük sincapla dedikodu yapacağız, asma suratını sakın. Ağlamayı da bırak artık lütfen Jisungie." Jisung hıçkırıklarını dizginlemek adına dudaklarını birbirine bastırdı.
Üçü arabaya doğru ilerlerken Changbin Soojin ile konuşmak için yanlarından ayrılmış, Hyunjin de Jisung'u arka koltuğa oturtup önünde diz çökmüştü.
Hafif hafif iç çeken küçüğünün ellerini tutup yüzüne baktı.
"Çikolatalı donut ister misin?" Jisung başını iki yana salladı.
"Minho'nun yanında olmak istiyorum, neden hep böyle oluyor? Ne zaman ona ihtiyacım olsa hep aramızda bir şeyler oluyor, gerçekten ihtiyacım olduğunda Minho'ya ulaşamıyorum. Minho'mu istiyorum ama ona zarar verdim, benden nefret edecek." Hyunjin onun yüzünü avuçları arasına alıp nazikçe yanaklarını sildi.
"Yok öyle bir şey Sungie-ya, Minho senden nefret edemez ki. O seni çok seviyor." Jisung tekrar gözlerini kapatıp yaşların akmasına izin verince Hyunjin iç çekerek ona sarıldı. "Seni böyle görmekten nefret ediyorum." Jisung bir şey demeyip ona geri sarıldı.
Canı yanıyordu, Minho'nunkini yaktığı için.
*~*
Doktor odadan çıktıktan sonra Minho esneyerek gözlerini yumruk yaptığı elleriyle ovuşturdu, yatağın yana çökmesiyle gözlerini tekrar açmıştı.
Chan onun omzunu nazikçe sıktı.
"İlaçlarına rağmen hasar sürekli olarak ilerliyor, geçici görme, duyma veya hafıza kaybı yaşamaya başlaman an meselesi. Sana daha ağır ilaçlar vermeye başlamamız lazım ve bu yüzden yanıma gelip muayene olmalısın." Minho anladığını belirtecek şekilde başını sallayıp Chan'a doğru kaydı ve başını onun omzuna yasladı.
"Jisung nasıl?"
"Boşver Jisung'u sen, dinlen biraz daha. O bir süre Hyunjin'in yanında kalacakmış." Minho dudak büzerek Chan'ın kolunu tuttu ve kendisine dolamasını sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCP 1048~Minsung
FanfictionMinho paranormal olayları araştıran bir polisti, Jisung ise çok küçük yaşta insanlara deney yapan sahte SCP binasına satılmış bir denekti... Not: Azar işittim diye yazıyorum kitap 1,5 angst ve paranormal olaylar içeriyor 1,5 ne diye sormayın angst i...