Hoşçakal

1.5K 139 139
                                    

"Abimin nesi var?" Jeongin yavaşça büyüğünün omzunu sıktı.

"Chan hyung ilaç verdi, beyni hafif uyuşuk şu an. Jisung'u yakarken bir çöküş daha yaşamasın diye." Seungmin başını hafifçe sallayıp arkasındaki duvara yaslandı.

O sırada Minho da giydiği takım elbiseyi düzeltip ona döndü.

"Makyaj yapmama yardım eder misin?" Seungmin doğruldu.

"Gerek var mı ki?"

"Prosedür gereği." sessizce abisinin yanında durup masadaki makyaj malzemelerini aldı, o Minho'ya makyaj yaparken Minho da onu izliyordu.

Seungmin yavaş yavaş Minho'nun neden makyaj yapmak istediğini anlıyordu, yüzü solgun göründüğü için bunu kapatmak istiyordu.

Makyajı bitirdikten sonra yüzünü nazikçe tutup yanaklarına birer öpücük bıraktı.

"Yanaklarına bir şey sürmedim, öpücükle yetinmelisin." Minho hafifçe gülümsedi.

"Teşekkür ederim, gelirken getirmemi istediğin bir şey var mı?" Seungmin başını iki yana sallayıp Minho'nun kalkmasına yardım etti, Minho ayağa kalktıktan sonra bakışları kapı pervazında duran Hyunjin'e dönmüştü.

"Gidiyor muyuz?" Hyunjin elindeki kolyeyi havaya kaldırınca bakışları değişti. "O-onu... Jisung'dan mı aldın?" yavaşça başını sallayıp büyüğüne yaklaştı.

"Bu onun boynundayken Jisung'u yakamayız." Minho titreyen eliyle kolyeyi ondan alıp inceledi.

Jisung kolyeyi aldığından beri her kötü olayda eğer Minho yoksa kolyeyi tutuyordu, Minho gelene kadar ihtiyacı olan desteği bu kolyeden alıyordu.

Ölürken, kendi canına kıyarken de öyle yapmıştı. Minho ona sarılma sözü vermişti fakat orada yoktu, bu yüzden kolyeyi tutarak destek almıştı.

Avucundaki kolyeyi tutarken üstünde gördüğü kan lekesiyle kaşlarını çatıp Hyunjin'e baktı.

"Neden kan var kolyede?" Hyunjin kendi kıyafetinin kollarını gösterdi.

"Parmaklarını kesmek zorunda kaldık, kolyeyi elinden bırakmıyordu." Minho titrek bir nefes alsa da cevap vermedi ona.

Bunu yapmaları gerektiğini biliyordu, kendisi de çokça kez yapmıştı.

Jisung'un cesedini kolyeyle yakamazlardı ve eğer parmaklarını çözemedilerse kesmeleri lazımdı.

Yavaşça kolyeyi göğsüne bastırıp gözlerini kapattı.

"Daha fazla beklersek vazgeçeceğim, hızlıca gidelim." Hyunjin yavaşça onun belini tutup dışarı çekerken Minho sessizce onu izledi.

Canı hala feci yanıyordu fakat acısını dışarı vuramayacak kadar zihni bulanıktı, parmağını kıpırdatmak bile zor geliyordu.

Ne zaman arabaya bindiler, ne zaman indiler ya da ne zaman Jisung'un odasına geçtiler hiçbir fikri yoktu. Kendini Jisung'un saçlarını okşarken bulmuştu sadece.

Boynundan aşağısına beyaz bir örtü örtmüşlerdi ve Minho buna rağmen biraz huzursuz hissediyordu.

Jisung orada olsaydı o da rahatsız olurdu, vücudunun böyle görülmesini ya da kıyafetlerinin başkaları tarafından çıkartılmasını istemezdi.

Ama Jisung yoktu, artık hiç olmayacaktı.

Ruhu onları terk etmişti ve şimdi de fiziki olarak da onları kendisi olmadan bırakacaktı.

Minho yavaşça küçüğünün yüzüne birkaç öpücük bıraktı, dokunuşları hala çok nazikti.

Jisung'a karşı nazik olmazsa Jisung'un canı yanardı ki...

SCP 1048~Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin