Çalan telefonun sesiyle birlikte Jisung gözlerini açıp başını kaldırdı.
"Lino-ya..." Minho derin bir iç çekip elini komodine attı ve telefonunu alıp aramaya cevap vererek kulağına götürdü.
"Efendim?" Jisung onun omzuna geri uzanırken telefonun diğer tarafından gelen kız sesini duydu.
"Uyandırdım mı uyuyan güzeli?"
"Soojin ne diyeceksen de ve siktir git." arkadan bir kıkırtı sesi geldi.
"Majestelerinin ne zaman işe başlayacağını öğrenmek istedim."
"Gecenin üçünde mi?"
"Normalde bu saatte uyanık olursun, uyuyasının tutması benim suçum değil tamam mı?"
"Jisung'a ayak uyduruyorum, saat dokuzdan sonra rahatsız etme beni o yüzden." Minho sıkkın bir nefes verdi ve gözlerini açtı. "Ne istiyorsun benden?"
"Pazartesi işe gelmeni, ben o maaşı babamın hayrına vermiyorum Lee Minho."
"Jisung'un hatrına veriyorsun sanmıştım." Minho yanağını Jisung'un saçlarına yasladı. "Önemli bir durum mu var? Normalde böyle durumlarda ben gelene kadar işe başlamamı söylemezsin sen." Soojin'in iç çekiş sesi duyuldu.
"Siyeon son zamanlarda çok stresli, Changbin de yakında senin yerine bir görev için Tokyo'ya gidecek ve... Tanrım, o şıllığın biraz daha desteğe ihtiyacı var!" Minho istemsizce gülerek gözlerini geri kapattı.
"Pazartesi gelirim."
"Güzel, Jisung nasıl?" Minho başını Jisung'a çevirdi.
"Nasılsın Ji?" Jisung da ona baktı.
"İyiyim."
"İyiymiş." Soojin sıkkın bir nefes verdi.
"Gerçekten ona mı sordun?"
"Üzgünüm ama ben vahiyle çalışmıyorum hanımefendi, Jisung'un nasıl olduğunu sadece o bilebilir. Değil mi güzelim?" Jisung mırıldanarak onu onayladı. "Jisung'un uykusunu daha fazla bölmeden kapatmam lazım, pazartesi orada olurum."
"İlk kahveni ben ısmarlıyorum."
"Zahmet oldu leydim." Soojin hafifçe gülerek telefonu kapatınca Minho telefonunu kenara bıraktı ve diğer kolunu da Jisung'a doladı. "Duydun mu?"
"Neyi?"
"Pazartesi işe gitmem gerekliymiş." Jisung başını tekrar kaldırdı, alnı neredeyse Minho'nun burnuna çarpıyordu. "Üç gün sonra yani."
"İşe mi?"
"Sabah seninle kahvaltı yapıp evden çıkacağım, sonra da senin akşam yemeğinden önce geleceğim." Minho onun saçlarını okşadı, odanın ışığı hala açıktı. "Ben yokken diğerleri seninle ilgilenecekler ve assla yalnız olmayacaksın, korkmana gerek yok." Jisung bir şey demeyip iyice Minho'ya sokuldu ve gözlerini kapattı.
Minho'yu zorla evde tutamazdı sonuçta.
*~*
"Gerçekten gidecek misin?" Minho yavaşça Jisung'un yüzünü tuttu.
"Gitmem gerektiğini sana söylemiştim, üç gündür de söylüyorum. Üzgünüm Jisung ama gidip ilgilenmem gereken sorunlar var." Jisung titrek bir nefes alıp onun bileğini tuttu.
"Senden uzak kalmak istemiyorum."
"Biliyorum."
"Seninle gelsem?"
"Güzelim bunları konuştuk." Minho iç çekip ellerini indirmek için hamle yapınca Jisung onun bileğini daha sıkı tuttu.
"Lütfen gitme." Jisung'un yanakları gözyaşlarıyla ıslanırken Minho'nun bakışları yumuşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCP 1048~Minsung
FanfictionMinho paranormal olayları araştıran bir polisti, Jisung ise çok küçük yaşta insanlara deney yapan sahte SCP binasına satılmış bir denekti... Not: Azar işittim diye yazıyorum kitap 1,5 angst ve paranormal olaylar içeriyor 1,5 ne diye sormayın angst i...