"Hyunjin güzelim bak, bana yardımcı olmak istemeni ve omzumdaki yükü azaltmaya çalışmanı anlıyorum ama..." Minho az önce kullandığı nazik tona ve omuzlarını tutarkenki nazikliğine kıyasla sert bir şekilde Hyunjin'in yakasına yapıştı. "OROSPU ÇOCUĞU NEDEN FELİX'İ KAÇIRIYORSUNUZ?!" Changbin hızla ayağa kalkıp Minho'nun kolunu tuttu.
"Minho sakin-"
"Çek elini!" Minho onun elini sertçe itip Changbin'in gerilemesine sebep oldu ve Hyunjin'i sarstı. "Sen nasıl böyle bir şey yapmaya kalkışırsın? Nasıl... Nasıl bu kadar düşüncesizce davranabilirsin? Felix ile konuşmaya hazır olup olmadığımı bile bilmeden..." Changbin sonunda onları ayırmayı başarıp Minho'yu Hyunjin'den uzaklaştırdı.
"Sakin ol hyung, Felix zaten yeterince korkmuşken bu kadar sinirli olman işleri daha da kötüye götürür. Hyunjin ile sonra da konuşursun." Minho bir şey demek için ağzını açmıştı ki kısa bir an bakışları koridora takıldı.
Bağırıp çağırırsa Jisung da korkardı ve Jisung'un neler yaşadığını bilmeden Felix Jisung ile konuşamazdı.
"Git buradan Hyunjin." Hyunjin henüz şokun etkisinden çıkamamış bir ifadeyle Minho'ya baktı. "Gözümün önünden çekil yoksa elimden bir kaza çıkacak." Hyunjin zoraki ayağa kalkarken Seungmin de Felix'i bırakıp ona yardım etmeye koştu.
"Bodruma inelim, Jeongin'in yanına." Jisung'un yanına...
Jeongin ve Jisung birlikte bodrumdalardı, büyük ihtimalle Jeongin'in tasarladığı şeyleri inceleyip bunun üstünde tartışıyorlardı.
Minho bunu düşünmeyi boşverip korkuyla koltuğa sinmiş Felix'in yanına oturdu ve Changbin'e baktı.
"Hadi Hyunjin öyle bir şeye kalkıştı, sen ne yapıyorsun ya? Çocuğu neden bağlıyorsun? Bir de sıkmışsın, bilekleri kanıyor resmen. Changbin cidden..." Changbin alt dudağını dişleyip birkaç saniye bekledi, sonra bir şey demeden odadan çıktı.
Onun gidişinin ardından Minho titreyen elleriyle yüzünü kapattı.
Cidden kendisini Felix ile konuşnaya hazır hissetmiyordu ama Felix'i buraya getirmişken geri dönemezdi, sakinleşip Felix ile konuşmalıydı.
Kendine gelmeye çalışırken yanında hissettiği hareketlilikle bakışları Felix'i buldu, kendisine hala korkuyla bakıyordu ama hafif endişeliydi bakışları.
Minho iç çekip yavaşça onun ağzındaki bezi çözdü ve yere bıraktı.
"Üzgünüm, seni buraya zorla getirdiğimiz ve bu kadar korkuttuğumuz için."
"Sorun değil." Minho gözlerini kırpıştırırken Felix bakışlarını kaçırdı. "D-demek istediğim... Şu ana kadar bana kötü davranmadınız, hem konuştuğunuz şeyler çok şüpheliydi. Bilemiyorum... Burada olmamın bir sebebi olduğunu hissediyorum."
"Var zaten." Minho yavaşça onun ellerini tutunca Felix acıyla yüzünü buruşturdu fakat ona itiraz etmedi, Minho bunu görmemezlikten gelmeye çalışıp çözmüştü ipleri.
Changbin elindeki bardak ve ilaçlarla içeri girip bunu görmüş, istemsizce gülümseyip elindekileri Minho'nun yanındaki masaya bırakmıştı.
"Ben de diğerlerinin yanına gidiyorum, ihtiyacınız olursa seslenirsiniz."
"Bana dosyayı getirip gider misin? Odamda olması lazım." Changbin ikiletmeden odadan çıkarken Minho onun ayak bileklerini de çözmüş, ipleri kenara bırakıyordu. "Acıyorlar mı?" Felix morarmış ve kanayan bileklerine bakarken dudak büktü.
"Acıyor ama o kadar da değil, umarım izi kalmaz. Chan hyung görürse tepenize biner." bakışlarını Minho'ya çevirdi. "Chan hyung demişken... Telefonum nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCP 1048~Minsung
FanfictionMinho paranormal olayları araştıran bir polisti, Jisung ise çok küçük yaşta insanlara deney yapan sahte SCP binasına satılmış bir denekti... Not: Azar işittim diye yazıyorum kitap 1,5 angst ve paranormal olaylar içeriyor 1,5 ne diye sormayın angst i...