Kucağındaki küçüğünü yatağa bıraktıktan sonra Minho bakışlarını Jisung'un yorgun gözlerine çevirdi.
Hep böyle yorgun bakıyordu gözleri, yaşamaktan yorulmuşçasına...
Ona hafifçe gülümseyip saçlarını alnından çekti ve ateş ölçeri oraya tutup ateşini ölçtü, Jisung hala sessizdi.
"Ne yapmak istersin? Bütün gün böyle hiçbir şey yapmadan uzanacak mısın?" Jisung yavaşça gözlerini kırpmakla yetinince Minho dudak büzdü. "Birlikte kurabiye yapalım mı? Ya da pasta?" Jisung'un gözleri parladı.
Küçüklüğünü, Felix ile brownie pişirdiği ve omzunda ağladığı günleri hatırlamıştı kısa bir an.
Onun gözleri parlayınca Minho'nun da yüzüne parlak bir gülümseme yayıldı.
"İstersin değil mi? Gel mutfağa geçelim." Minho ayağa kalkıp kollarını ona uzatınca Jisung da kollarını uzattı ve Minho kendisini kucağına alınca sıkıca boynuna sarıldı.
Cidden hoşuna gidiyordu, Minho'ya böyle sarılmak yani.
Gitmemesi gerektiğini, ondan uzak durması gerektiğini bile bile kendini ona emanet ediyordu fakat başka ne yapabilirdi ki?
Bazen içine bir huzursuzluk yayılıyordu ve kendini iyi hissemesi de zor oluyordu, tam içine kapanmaya başladığı anda Minho bunu fark edip Jisung'un daha iyi hissetmesini sağlayacak bir şeyler buluyordu ve Jisung neden içine kapanmak istediğine anlam veremeyerek Minho'ya bakarken buluyordu kendini.
Onun için mi çabalıyordu? Ya neden? Minho neden Jisung için bir şeyler yapmak istesindi ki?
Minho onu nazikçe sandalyeye bırakıp gülümsedi.
"Geliyorum hemen." Jisung başını sallayıp onun çıkışını izledi, Minho gittikten sonra istemsizce kollarını kendine dolamıştı.
Bakışları yine aynı yöndeki herhangi bir duvarı buldu ve titrek bir nefes aldı.
"Bana iyi davranmasından nefret ediyorum, ona güvenmeye başladım ve ileride bana zarar verdiğinde nasıl toparlanacağımı bilmiyorum." oflayarak kollarını masaya dayadı ve yanağını oraya yaslayıp bakışlarını Minho'nun çıktığı kapıya çevirdi. "Bana neden hala zarar vermediğini bilmiyorum, neyi bekliyor? Daha mı çok acı çekmemi istiyor? Sadece kötü düşünmeyi bırakmam gerektiğinin farkındayım ama iyi düşünüp acı çekmek istemiyorum, artık mutlu olmak istiyorum. Belki de... Minho beni mutlu edebilir, belki gerçekten de uğraşıyordur. Ama ya bunun için değilse? Ya tek sebebi daha çok acı çektirmekse? Ben... Bedenimde daha fazla birilerini hissetmek istemiyorum, onları içimde hissetmek istemiyorum, Minho'nun sarılışı güzel hissettiriyor ama onu da bu şekilde hissetme düşüncesi beni geriyor. Yapmaz, değil mi? Bedenime zorla dokunmaya çalışmaz yani?" sorularına ne kendi kafasında, ne de çevresinde bir cevap bulamıyordu.
Nasıl güvenecekti? Kendini öylece Minho'ya bırakabilir miydi?
İç çektiği sırada Minho elinde bir kitapla içeri girip Jisung'un yanına ulaştı ve yemek kitabını ona uzattı.
"İçinden istediğin bir tanesini seç ve yapalım, gerekirse birlikte malzeme almaya da gideriz hm?" Jisung kitabı ondan alıp kapağında tırnaklarını dolaştırdı başta, sonra nasıl açacağını bulup zoraki kapağını açtı.
Minho ona destek olmak için kitabın altına elini koyup kitabı tutunca Jisung sayfaları incelemeye başladı, zarif parmakları sayfalarda dolaşırken Minho istemsizce gülümsemişti.
"Hoşuna giden var mı hiç?" Jisung yanaklarını şişirdi, hala sayfaları çeviriyordu.
Bir şey sorduğunda başını sallaması veya böyle ufak tepkiler vermesi olmasa Jisung'un duyma engelli olduğunu düşünebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCP 1048~Minsung
FanfictionMinho paranormal olayları araştıran bir polisti, Jisung ise çok küçük yaşta insanlara deney yapan sahte SCP binasına satılmış bir denekti... Not: Azar işittim diye yazıyorum kitap 1,5 angst ve paranormal olaylar içeriyor 1,5 ne diye sormayın angst i...