Yumruk yaptığı elleriyle gözlerini ovuşturduktan sonra Jisung'un bakışları Minho'ya döndü, yeni uyanmıştı ve neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Lino-ya, kaba konuşmuş olmak istemem ama beni neden uyandırdın?" Minho duraksayıp ona döndü.
"İşimiz var çünkü, dışarı çıkacağız."
"İyi de nereye?"
"Bir yere işte." elindeki kıyafetleri yatağa bıraktıktan sonra Jisung'un beklemediği bir anda ona sıkıca sarılıp yatağa düşmesine sebep oldu. "Kaba konuşmuş olmak istemezmiş beyefendi, yerim seni ya..." Jisung'un yanağını hafifçe ısırdığında Jisung söylenerek itti onu.
"Yanaklarımı ısırıp durma, acıyor."
"Öperim geçer." az önce ısırdığı yere nazik bir öpücük bırakıp geri çekildi ve Jisung'a baktı. "Benim iş yerime gideceğiz ve orada sana ben birkaç soru soracağım, lütfen Jisung... Ne sorarsam sorayım dürüstçe cevap ver ve hiçbir şeyi atlama olur mu?" Jisung gözlerini kırpıştırdı.
"Neler oluyor?" Minho onun yanağını parmağının tersiyle nazikçe okşadı.
"Bir şey olduğu yok, sadece dürüst ol. Ve biliyorum ki gerileceksin ama seni sevdiğimi unutma olur mu?" Minho ona daha sıkı sarılıp başını Jisung'un omzuna yasladı. "Seni çok seviyorum, her şeyden çok. Bu iş biraz aramıza soğukluk girmesine sebep olacak ama yine de her zaman burada olacağım tamam mı?" Minho onun omzuna birkaç öpücük bıraktı. "Hepsi için şimdiden özür dilerim." Jisung pek anlam veremese de sarılmasına karşılık verip aynı şekilde Minho'nun omzuna yaslandı.
"Tam olarak neler olduğunu anlamasam da... Ben de seni seviyorum." Minho hafifçe geri çekilip küçüğünün alnına da son bir öpücük bıraktı.
"Kalk giyin hadi, sonra gidelim. Yolda sana çikolatalı donut alırız ne dersin?" Jisung yanaklarını şişirip başını sallayınca Minho onun yüzünü tek eliyle sıkıp yanaklarının inmesine sebep oldu ve geri çekildi. "Kapıda bekliyorum seni." Minho odadan çıktıktan sonra Jisung'un bakışları Bay Will'e döndü.
"Gitmeli miyim?" ayıcık başını iki yana salladı.
İşte Jisung o andan itibaren gerilmeye başlamıştı.
*~*
Parmakları arasındaki kolyeyi okşarken duyduğu sesle Jisung'un bakışları odaya giren Minho'ya döndü.
Simsiyah bir odadaydı ve sadece bir masa, iki sandalye ve bir dolap vardı. Odada küçük bir de pencere vardı ve masanın üstünde masayla birleşik bir kelepçe vardı.
Minho elindeki dosyayı masaya bırakıp Jisung'un önüne bir bardak su koydu ve kendi yerine oturdu.
"Çok konuşman gerekecek, boğazın kurursa diye." Jisung dudaklarını birbirine bastırmak dışında tepki vermedi ona. "Hazır mısın?" başıyla onaylamasından sonra Minho'nun bakışları arkasındaki kamerayı buldu, sonrasında tekrar Jisung'a döndü. "Bana eski ailenden birazcık bahseder misin? Kendi ailenden, anne ve babandan." Jisung gözlerini kırpıştırdı.
"A-ailemden mi?"
"Eminim onları doğru dürüst hatırlamıyorsundur, sadece... Nasıl öldüklerini hatırlıyor musun?" Jisung bir süre duraksadı, tekrar konuştuğunda sesi titriyordu.
"Y-yangında, ateşlerin içinde." şimdi gözlerini kırpıştırma sırası Minho'nundu.
"Yangında mı?"
"Gece geç saatte evde yangın çıkmış, ailem orada ölmüş. Yangın neden çıkmış bilmiyorum ama benim dışımda herkesin öldüğünü biliyorum." Minho sessizce başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCP 1048~Minsung
FanfictionMinho paranormal olayları araştıran bir polisti, Jisung ise çok küçük yaşta insanlara deney yapan sahte SCP binasına satılmış bir denekti... Not: Azar işittim diye yazıyorum kitap 1,5 angst ve paranormal olaylar içeriyor 1,5 ne diye sormayın angst i...