Aradan bir hafta geçmişti. Gökhan pardon Gökhan abi hastaneden çıkmıştı. Ben tekrar okuluma odaklanmayı seçtim ama geri dönüşüm mükemmel olmadı.
Gökhan'ın hastanede söyledikleri sürekli beynimin bir köşesinde dönüp durdu. Ben her zaman arkasında durmaya hazırdım. O ise beni saniyesinde silmeye hazırdı.
Bir hafta önce o akşam yaptığım her şeyden utanıyordum. Ama içimde bir yerlerde bundan pişman olmadığımı biliyordum.
Gökhan şu anda yurt dışındaydı. Neden gittiğini bilmiyordum. Gerçi artık umrumda değil. En azından benim işim değil.
O gece hiç olmamış olsa belki hala beni ilgilendirirdi. Sonuçta o benim Gökhan abimdi. Abim evde olmadığında o gelirdi. Sabaha kadar film izlerdik. Okuldakilerin ve abimlerin dedikodusunu yapardık. Hayatımda tanıdığım en eğlenceli insandı.
Okuldan döndükten sonra ufak adımlarla eve doğru yürüdüm. Yine tüm gün uyuduğum bir okul günü olmuştu.
Çok dalgındım. Düşüncelerime o kadar dalmistim ki bana çarpmak üzere olan aracı fark etmemistim bile.
Yüksek bir korna sesi ile kendime geldim. Ancak araba fren yapana kadar birisi beni yoldan çekti. O anki şok ile hiçbir şey anlayamamis ve hareket edememiştim. Tek yapabildiğim şey beni kimin kurtardığını merak etmek oldu. Kafamı hafifçe kaldırdım ve can borcumun olduğu kişiye baktım.
Hem canımın hem de kalbimin sahibi Gökhan'dı karşımda duran kişi.
"Selin! İyi misin?"
Cevap vermeden yüzüne baktım. Tepki vermek istedim ama olmadı. Bir hafta sonra onu gördüm. Toparlamisti. Kasinda bir bandaj vardı. Ama yakışıklı yüzü hala sağlamdı.
Gökhan hafifçe beni sarstı.
"Selin duyuyor musun beni?"
Bu sefer kendime gelmiştim. Artık etrafın daha çok farkındaydım. Karşımda duran yüz aşık olduğum o kimsenin karşı koyamadığı yüz olmaktan çıkmıştı. Adeta bir şeytan gibiydi benim için. Yemyeşil gözlerinde sinsi bakışlar, o dolgun yumuşak dudaklarında yalanlar yatiyodu. Hele uzaktan beyaz diyeceğimiz kadar açık renk sarı saçları sanki pisliklerini kapatıyordu.
İki kolumu da tutuyordu. Kollarımı sallayıp ellerinden kurtardım. Konuşmak çok istedim. Ama çok zordu. Gözlerine dalıp gitmemek için kendimi uyarıyordum.
Ona o kadar dalmistim ki yanındaki abimi ve Orkun abiyi fark etmemiştim bile. Abim de yaklaştı. Elini ceneme koydu.
"Selin?"
Gözlerim yanmaya başladı. Boğazımda bir düğüm oluştu. Sanki nefes borum kapanmıştı. Zar zor da olsa konuştum. Ancak o kadar soğuk ve yorgundum ki içimdeki acıyı anlama şansı yoktu.
"İyiyim."
Değilim Gökhan. Hiç iyi değilim. Ama sen iyi bil beni. Senden sonra çökmüş olarak bilme. Bir gecelik bir yükü hep üstünde hissetme.
Abime döndüm. Abim iki eliyle yüzümü kavradı.
"Güzelim noluyor?"
Tek elini yüzümden çekip yolu gösterdi.
"Arabanın önüne attın kendini resmen."
Abim konuşsa da benim tek odağım Gökhandı. Kokusu hala burnumdaydı. Ona bakmamak için kendimi zorluyordum.
"Dalmışım."
"Gel eve bırakayım seni."
"Ben giderim."
"Selin evde konuşalım."
"Abi..."Gücüm tükenmiş gibi hissediyordum. Çok yorgundum. Uyumak istiyordum. Bacaklarım artık tutmuyordu. Tırnaklarımı elimin içine geçirmiştim. Ağlamamak canımı acıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abimin arkadaşı (+18) -Yeniden Yazılıyor
Romancekaldırılan kitabım abimin arkadaşı (+18) -Ne yapmalıyız? Yakalanırsak kötü olur. Gökhan sessiz kaldı. -sakin ol. Ben heyecanlandım ve korktum. -Gökhan abi bişi desene! Gökhan bana döndü. Üstüme doğru yürüdü. -ne yapıyorsun? Ellerimi tuttu ve ben...